Sevgili yol arkadaşım, meslektaşım…
Mesleğimizin duygusal ve fiziki yükünü en ağır şekilde hissettiğiniz bu salgın günlerinde yalnız olmadığınızı söylemek için tüm içtenliğimle, coşkumla, sizlerin var ettiği biricik örgütümüzün gücüyle, birlikteliğin verdiği umutla kapınızı çalıyorum…
Sağlığın piyasalaştırılmasına karşı uzun soluklu, inişli çıkışlı mücadelelerden geçtik. İşyerlerimiz ticarethane, hastalarımız müşteri değildir dedik. Sağlıkta dönüşüm programının bedelinin ağır olacağını bilerek, dillendirildiği ilk günden itibaren dönüşüm programına karşı durduk. Bu dönüşümü tümüyle durdurabilmek, tüm dünyayı önüne katıp götürmekte olan bir selin tahribatını bir bütün olarak önlemek isterdik. Yine de sermayenin hesaplarını önemli ölçüde bozan, dönüşümün ardındaki tüm kirliliği gün yüzüne çıkaran meslek örgütümüz, Türk Tabipleri Birliği oldu. Selin yıkıcı etkisini durdurabilmenin yolu sel olmadan önlem almak, bu önlemleri de birlikte ortaya koymaktır. Önüne katıp bizden götürdüklerini görmek, göstermek de ona karşı mücadele etmek de hepimizin sorumluluğu. Bugün geldiğimiz koşullarda da yapmamız gereken neoliberal politikalar kapsamında mesleğimize, emeğimize yönelik saldırıları görmek, göstermek ve bunlara karşı mücadele etmektir.
Bu topraklarda hekimlik mesleği tüm değerleriyle birlikte tüketiliyor. Hekimler, hızla dönen bir çarkın dişlisine dönüşsün isteniyor. Meslektaşlarımız “artık geçinemiyoruz” diyecek kadar emek karşılıksız bırakıldı. En ağır işkolunda çalışan işçiden çok daha uzun saatler boyunca, güvenlik alanında görev yapanlar kadar can korkusu, şiddete uğrama tehlikesiyle çalışıyor, her gün baskılar, yıldırma ve değersizleştirme ile yaşıyor. Genç meslektaşlarımız artık birer birer değil, beşer onar bu ülkede hekimlik yapmaktan vazgeçiyor, kendi topraklarını terk edip göçmenliği tercih etmek zorunda kalıyor.
Zaten bildiğiniz bu sorunları dillendirmek için değil, tıp fakültesine başladığımız ilk günleri, mesleğe coşkuyla başladığımız o ilk an birlikte yaşadığımız ortak duyguyu, emeğin yok sayıldığı, mesleğin değersizleştirildiği şartlara rağmen tekrar hatırlatmak için, beyaz önlüğü giydiğimiz o ilk günün filizine güvenerek çıkıyorum karşınıza.
Biz gücümüzü hep mesleğimizden aldık. İnsandan yana düşer değerlerimiz… Her sözümüzü hekim olmanın gerekliliği ile dillendirdik. Salgın dönemi, mesleki özerkliğin, etik ilkelerimizin değerini ortaya çıkarmanın yanında, sağlığın nasıl başat bir rol oynadığını, yaptığımız mesleğin anlamını, önemini bir kere daha hepimize ve tüm insanlığa gösterdi. Bugün bu gerçekleri tüm çıplaklığı ile görmüşken ortak değerlerimizi, mesleki mücadelemizi, coşkumuzu, ortak umutlarımızı, taleplerimizi de göstermenin, bu yıkıcı seli durdurmanın günüdür.
Bugün genç meslektaşlarımıza umut var demenin günüdür.
Bugün emekli hekimlerimize emeğinin karşılığını vermenin günüdür.
Bugün bize dayatılan sistemin tüm açıklarına rağmen bu dayatmanın karşısında durma, halk sağlığı için mücadele eden hekimlere mesleki değerini vermenin günüdür.
Bugün ayağa kalkmanın, bugün birbirimize güvenmenin, mesleğimizin taşıdığı gücü kullanmanın günüdür.
Emeğimiz üzerinden kendini var eden sermayedarlara, idarecilere dur demenin günüdür.
Bugün “Biz birlikte güçlüyüz”ü göstermenin günüdür.
Sen olmadan bir eksiğiz diyerek, hekim mücadelesini büyüterek inşa edeceğimiz güçlü duvarlarla o seli durdurmanın, insana yaraşır daha iyi bir sağlık sistemi için adımlar atmanın günüdür.
Yurtdışına hekim göçüne, istifalara, boşalan branşlara duyarsız kalanlara, mesleğimizi değersizleştirenlere, özveriyle insanüstü çalışma şartlarımızı görmezden gelenlere tüm gücümüzle haykıralım:
Derhal çalışma koşullarımızda ve gelirlerimizde iyileştirmeye gidilecek adımlar atılmaz, mesleğimize yönelik saldırılara son verilmezse tüm hekimler, kendi çalışma sağlığı ve hakları için adım adım yükseltilecek bir eylem sürecinde mücadeleye hazır!
Umut yan yana olduğumuzda vardır. Karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına, mesleğimize sahip çıkalım.
Emek bizim söz bizim!
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı
TTB Merkez Konseyi Başkanı