Yönetmelik Yasa‘ya, Yasa Anayasa‘ya Aykırı, Ama Aynı Düzenlemeler Hep Yürürlükte…
Ülkemiz, ne yazık ki sürekli iptal edilen yönetmelik ve yasa hükümleriyle Anayasa‘ya aykırı olarak, bir anlamda "yasadışı" bir şekilde yönetilmeye başlamıştır. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyeti sağlayan hukuksuz yönetmeliklerin ardından aynı içerikte geçen yıl çıkarılan yasayı Anayasa Mahkemesi‘nin iptal ettiği bugünlerde AKP Hükümeti Anayasa‘ya aykırılığı sabit, daha önce iptal edilmiş olan düzenlemeleri yeniden TBMM‘den yasa olarak çıkarmaya çalışmaktadır.
Hükümet tarafından 30 Mayıs 2014’te TBMM’ye sunulan 60 maddelik “İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Plan ve Bütçe Komisyonu Alt Komisyonunda 106 maddeye çıkartıldı. Torba yasa tasarısı ile birbiriyle alakasız 44 kanunda değişiklik yapılması ön görülüyor. Öncelikle usul açısından onlarca ayrı kanunun aynı tasarıda ele alınması şeffaf ve demokratik bir yasama faaliyeti olarak değerlendirilemeyeceğini bir kez daha paylaşmak istiyoruz.
Madenciye ve taşeron işçisine müjde diye sunulan tasarı alt komisyon sonrasında tam bir hukuk skandalına dönüşmüş durumda. Tasarıya alt komisyonda idare hukukunun temel ilkelerini alt üst eden hükümler eklendi. Tasarıya eklenen bu hükümler, hükümete anayasaya aykırı biçimde adeta sıkıyönetim yetkileri veriyor, idare hukukunun temel ilkeleri alt üst ediliyor. Torba yasa tasarısı ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile memurların iş güvencesi ortadan kaldırılıyor ve idari yargı kararları uygulanamaz hale geliyor.
Hükümet, çevreyle ve hukuk sistemiyle kavga içerisindedir. Yargıyı ele geçirmeye dönük müdahaleler bir yana, yargı kararlarının uygulanmamasına yönelik sürekli yeni mevzuat çıkararak hukuksuzlukları kalıcılaştıran bir yönetme anlayışı ülkemizde egemen kılınmıştır. Son olarak Anayasa Mahkemesi‘nin Ana Muhalefet Partisinin yaptığı başvuru üzerine, yine bir Torba Yasa içerisine koyduğu ÇED muafiyetine ilişkin iktidarın getirdiği düzenlemenin iptal edildiği açıklanmıştır. Söz konusu "23 Haziran 1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup bu maddenin yürürlüğü girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş olan ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler ÇED kapsamı dışındadır" düzenlemesinde "planlama aşaması geçmiş olan ve ihale süreci başlamış olan veya" ifadeleri iptal edilmiştir. Bu kısmi iptalle, Ilısu, 3. Köprü, HES projeleri ve Gebze Otoyolu gibi hukuka aykırı bir şekilde ÇED sürecinden muafiyet sağlama girişiminin hukuksuzluğu, Danıştay‘dan sonra bir kez de Anayasa Mahkemesi tarafından tescillenmiştir.
Yargı kararlarını uygulamayan bir iktidarın işbaşında olduğu, bugün TBMM‘de görüşülen tasarı ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Plan ve Bütçe Komisyonu‘nda görüşülmekte olan "İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı‘na" yasalara ve Anayasa‘ya aykırı düzenlemeler eklenmektedir. AKP‘nin Torba Yasası yine hukuksuzluklarla doldurulmaktadır:
Daha önce iptal edilmiş olmasına karşın AKP‘nin yandaşlık ilişkileri olduğu özelleştirme ihalelerine ilişkin mahkemelerin iptal kararlarını yok sayan hüküm yeniden yasa haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bu düzenleme, Tüpraş‘ın yüzde 14.6‘lık hissesi (Sami Ofer), Seydişehir Eti Alüminyum (Cengiz İnşaat), TDİ Kuşadası Limanı (Global Holding), TDİ Çeşme Limanı (Ulusoy Holding) ve Balıkesir SEKA İşletmesi (Albayraklar-Yeni Şafak Gazetesi) özelleştirmelerini iptal eden yargı kararlarının uygulanmamasına yöneliktir.
Aynı torba yasa içerisine son dakikada verilen bir önerge ile Anayasa Mahkemesi‘nin Anayasa‘ya aykırı olduğu için daha önce iptal etmiş olduğu su yapıları denetim hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik düzenleme eklenmiştir. Denetimin kamu görevlilerinin asli işi olduğu Anayasa kararlarıyla sabit olmasına karşın su yapıları denetiminin özelleştirilmesi yeniden yasa olarak TBMM‘den geçirilmek istenmektedir. Üstelik AKP Hükümeti‘nin yarattığı denetim boşlukları, Soma‘da olduğu gibi sürekli iş cinayetlerine ve katliamlara yol açmakta, denetimin kamu eliyle yapılmamasının bedeli parayla ölçülemeyecek kadar ağır olmaktadır. Ne yazık ki fiiliyatta denetimsizlik anlamına gelen bu düzenlemenin Soma‘da yaşanan katliamın ardından sorunları çözmek adına çıkarılmak istenen bir tasarıya eklenmesi de AKP‘nin ironik adımlarından birisi olsa gerektir.
Görüldüğü gibi yargı kararlarının uygulanmaması için Anayasa‘ya aykırı yasalar çıkarılmakta; mahkeme kararının uygulanmasında devlet yönetiminde boşluk oluşmaması için tanınan 6 ay gibi süreler kötüye kullanılmakta; yargı kararlarının geriye dönük işlemeyeceği hükmü de suiistimal edilerek yandaş sermaye kesimlerine yasadışı kazanılmış haklar sağlanmaktadır. Bunlar hukuksal bir hata, öngörülemeyen bir yanlışlık gibi masum düzenlemeler olmaktan çıkmış, bizzat AKP Hükümeti‘nin hukuksuz yönetim anlayışı haline gelmiştir.
AKP iktidarı Anayasa‘ya aykırı torba yasalar; yasalara ve Anayasa‘ya aykırı torba düzenlemeler aracılığıyla rant dağıtımına devam etmektedir. Rant dağıtımının ve bu amaçla Anayasa ya da yasalara uyulmamasının adı "iş yapma" olmuş; hukuku yok saymanın "sandık sonucuna saygı" ve "milli irade" olarak dayatıldığı garip bir sistem yaratılmıştır. Yargıda hak arama neredeyse "hükümete darbe" olarak nitelendirilmekte ve "yargı vesayeti" olarak sunulmaktadır.
Bu yasa ile en geç otuz gün olan idari yargı kararlarının uygulama süresi iki yıla çıkarılıyor. İdari yargı kararının uygulanmasının iki yıla çıkartılması hukuk devleti ve yargı kararları ile alay etmektir. Alt komisyonda bununla da yetinilmedi. Kamu görevlisinin boş kadro olması durumunda eski kadrosuna atanma imkanı tümüyle ortadan kaldırıldı ve başka bir kadroya atanması hükmü getirildi.
Maddede eklenen bir diğer hükümle idari yargı kararlarının uygulanmaması durumunda kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması açılmasının önü kapatıldı:
Yapılan bu değişiklikler idare hukukunun temel ilkesi olan “idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olması” ortadan kaldırılmaktadır. Memurlara ilişkin idari yargı kararlarının uygulanma süresi iki yıla çıkartılmakta ve iki yıl sonunda bu kararların uygulanmaması durumunda da yargı kararını uygulamayan kamu görevlisi korunmaktadır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. Maddesine eklenen bir başka hükümle, kamu görevlileri hakkında yapılan atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemlerinin telafisi güç veya imkansız zararlar doğurmayacağı hükme bağlanıyor. Böylece idari yargının yürütmeyi durdurma kararı vermesi imkansız hale getiriliyor.
Torba yasa tasarısında yer alan bu hükümlerin (yasalaşması durumunda) açık anlamı kamu görevlisinin iş güvencesinin ortadan kalkması ve hükümetin sıkıyönetim yetkilerine kavuşmasıdır.
• Hükümet artık siyasi olarak cezalandırmak istediği memur hakkında kolaylıkla ve hukuksuz bir biçimde görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleri yapabilecek,
• Hükümetin bu kararlarıyla ilgili olarak açılacak davalarda verilen yargı kararları iki yıl süreyle uygulanmayacak,
• Memur idari yargıdan yürütmeyi durdurma ve iptal kararı alsa bile işe yaramayacak çünkü iki yıl sonra memur aynı kadrosuna döndürülmeyecek,
• İki yıl sonra bile yargı kararları uygulanmazsa yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlileri ceza soruşturma ve kovuşturmasından muaf tutulacak.
• Hukuka aykırı taşeronluk ve işçi temini yasal zemine kavuşturulacak
• Taşeron sistemi yaygınlaştırılıyor, Taşeronlar için müfettiş denetimi kaldırılıyor
• Alt işveren başka bir alt işverene iş verebilecek
• İş davalarının açılması güçleşecek
• İşçiler yıllık izin ve kıdem tazminat hakkı kazanamayacak
• Enerji üretiminde çantacılara af getirilecek
• Elektrik faturalarında kayıp kaçak rantı arttırılacak
• Elektrik dağıtım şirketlerine özel imtiyazlar tanınacak ve elektrik fiyatları artacak
• Enerjide ihale koşulları değiştirilerek yeni haksız kazanç kapıları oluşturulacak
• Elektrik dağıtım şirketlerine kamuda bedava yatırım hakkı tanınacak
• Zeytinlik alanlar talana açılacak
• Yargı Kararlarının Uygulanması engellenecek
• Özelleştirmede keyfi uygulama yasallaşıyor, Yargı kararları yok sayılacak
• Sağlıkta kuralsız çalışma yaygınlaştırılacak
Sosyal devleti değil şirket devleti uygulamalarını yaygınlaştıran yeni "torbada" yok-yok… Hukuk dan Sağlığa, Enerjiden Taşeron Sistemine, Çalışma Hayatından Zeytinlik alanların talanına kadar her şey var. Torba yasa ile "sosyal devlet" değil şirket devleti uygulamaları yaygınlaşıyor. Anayasaya aykırı düzenlemelerle hukuk devleti ortadan kaldırılıyor.
Yargı kararlarının hükmünün kalmadığı, hak aramanın suç sayıldığı bir ülkeye dönüşmek ürkütücü ve kaygı vericidir. Bu nedenle tüm demokratik yapıların öncelikle hukuk sistemine sahip çıkması gerekmektedir. Bursa Emek Meslek Örgütleri olarak kendi mesleki alanlarımızı ilgilendiren bu hukuksuzluklara karşı mücadeleye her türlü platformda devam edeceğiz.
BU TORBA YASA GERİ ÇEKİLMELİDİR…
BURSA EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLERİ
15.07.2014