2015 yılında 19 Kasım’da Dr. Aynur Dağdemir çalıştığı hastanede birlikte çalıştığı sağlık çalışanını eşinin şiddetinden korumak isterken öldürüldü. O hekimliği, insanlığı, cesareti ve duyarlılığı ile hepimize örnek oldu. İnsanları yalnızca hastalıklardan değil, yaşamı yok eden, beden bütünlüğünü tehdit eden şiddete karşı korurken, kendi yaşamını ortaya koyarak verdiği mücadele ile hep aklımızda ve yüreğimizde olacak.
Her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor. Çoğu kocası, sevgilisi veya ayrıldığı/ayrılmak istediği eşi-sevgilisi, akrabaları tarafından öldürülüyor. Kadınlar yasalarımızda tanımlanmış bir hak olan boşanma hakkını kullandıkları için, başka haklarını kullanmak istedikleri için, erkeğin istediğine hayır dediği için, şiddete, tecavüze direndiği için erkekler tarafından öldürülüyorlar.
Aynur Dağdemir’in öldürüldüğü 2015 yılında toplam 303 kadın öldürüldü. Öldürülen kadınların %43’ü evliydi ve % 14’ü yaşamında en az bir kere evlilik yapmıştı. 50 kadın evliliğini, 15 kadın ilişkisini sonlandırmak isterken, 130 kadın ise kendi hayatına dair bedensel, toplumsal ya da ekonomik bir başka hakkını kullanmak isterken öldürüldü. 24 kadın ise bir başka kadını korumaya çalışırken öldürüldü. Dr. Aynur Dağdemir de bir başka sağlık çalışanı kadını öldürülmekten korumaya çalışırken öldürüldü.
Her gün bir kadının öldürülmesi ve yüzlercesinin şiddete uğraması ve haklarını kullanamaması tesadüf değil. Binlerce yıldır süren erkek egemenliği, kadınların hak ve demokrasi mücadelesi ile azalsa da hayatlarımızı etkilemeye devam ediyor. Siyasal iktidarın kadının eve, erkeğe bağımlılığını artıran politikaları, kadını ikincilleştiren söylemleri, kadına yönelik ayrımcılığı artırmakta ve kadınların eşit yurttaşlar olarak toplumda var olmasını engellemektedir.
Kadın cinayetleri; mahkemelerin yaptıkları “tutku indirimi”, davanın gidişini kolaylaştırdığı için değil takım elbise giydiği için verilen “saygılı davranış indirimi”, “iyi hal indirimi” ile erkek katillerin yasaların gerektirdiğinden daha düşük cezalar almasıyla sonuçlanmaktadır. Adalet dağıtıcıların ayrımcı uygulamalarıyla katilleri kollaması ve kollayanlara herhangi bir yaptırım uygulanmaması, cezasızlık ya da yetersiz cezalandırma, cinayetlerin sayısını artırmaktadır. Her geçen yıl öldürülen kadın sayısı artmaktadır.
Kadınların mücadeleleriyle elde edilen, şiddete uğrayan kadınların koruma kapsamına alınması ise ne yazık ki etkin biçimde işletilmemekte ve kadınları erkek şiddetinden koruyamamaktadır. Her yıl öldürülen kadınların yüzde onu koruma altındayken öldürülmüşlerdir.
Devletin toplum içindeki sorunları konuşarak, uzlaşmayla çözmek yerine şiddet, baskı ve öldürerek çözmesi de, kişilere örnek olarak, sorunların şiddet ve öldürerek çözülmesini meşrulaştırmaktadır.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin engellenmesi için kadınlar 1987’den beri mücadele ediyorlar. Mücadele etmek ve dayanışmak için kadın dernek ve kurumlarını oluşturdular. Bu mücadele ile başta ceza yasası olmak üzere yasaların değişmesi, şiddete uğrayan kadınların korunması, yerel yönetimlerin kadın sığınakları açması gibi pek çok düzenlemenin yapılmasını sağladılar. Sürdürdükleri mücadelelerle oluşturdukları dernek ve kurumların bir bölümü olağanüstü hal kapsamında kapatıldı. Böylece kadınlar siyasal iktidar tarafından şiddete karşı yalnız, dayanışmasız bırakıldılar. Bu durum kabul edilemez. Kadın kurumları derhal açılmalı ve etkinliklerine kaldıkları yerden devam etmelidir.
Buradan sesleniyoruz:
Toplumu kuşatan şiddet politikalarına derhal son verilmeli, sorunlar konuşarak uzlaşma ile çözülmeli ve barış ortamı tesis edilmelidir.
Siyasal iktidar kadınlara yönelik ayrımcı politikalardan ve söylemden vaz geçmelidir.
Kadın kurumları, dernekleri derhal açılmalıdır.
Katiller ve şiddet uygulayanlar hak ettikleri biçimde cezalandırılmalıdır.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu
Bursa Tabip Odası