Bilindiği gibi, Hükümet tarafından “Kamu-Özel Ortaklığı” yöntemiyle yapılması planlanan hastane kampüslerinin adı birdenbire değiştirildi; artık “Şehir Hastanesi” adıyla anılıyorlar. Her iki sözcük de çekici; hem şehrin kendisi, hem de hastanesi.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, Bursa’da yeni kamu hastanelerine gereksinimimiz var. Bir yandan artan nüfus, diğer yandan uzun yıllar önce açılan hastanelerin günümüzün gereksinimlerine yanıt vermekte zorlanması yeni kamu hastanelerinin yapılmasını zorunlu kılıyor.
Anımsanacağı gibi, Bursa Tabip Odası olarak sağlık alanındaki pek çok göstergede son on yıldır epeyce geride olan kentimizin durumunu verilerle paylaşıp “Bursa sağlıkta daha fazlasını hak ediyor” diyerek pek çok kez karar vericileri sorunları nesnel bir biçimde bilimsel verilerle tartışmak üzere göreve çağırdık. Ne yazık ki çağrılarımızın hiç birine olumlu yanıt alamadık.
Bugün basın mensuplarından öğrendiğimiz kadarıyla Hükümet Bursa Şehir Hastanesi için Doğanköy’ü belirlemiş ve bu karar AKP İl Başkanlığı tarafından açıklanmış bulunuyor.
Samanlı kararında olduğu gibi, yine büyük bir yanlış yapılıyor. Samanlı’nın Bursa Tabip Odası’nın hukuksal girişimiyle şehir hastanesi için uygun bir yer olmadığının ortaya çıkmasından sonra, başka bir yerin belirlenmesi arayışlarını olumlu buluyoruz. Ancak bu arayışlar sonucunda ortaya çıkan seçeneklerin “yer seçimi” açısından başta akademik meslek odaları olmak üzere ilgili kurumlarla tartışılması gerekirdi.
Sağlık Bakanlığı akademik meslek odalarından neden çekiniyor?
Eğer “Şehir Hastanesi” hizmete açıldıktan sonra, şehrin içindeki hastanelerin oraya taşınması ve kapatılması planlanıyorsa; bu tutum Bursa’da yaşayanlara karşı büyük bir haksızlık olur. Çünkü şehrin dışında “Şehir Hastanesi” olmaz!
Bu tutum aynı zamanda, Hükümetin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile yurttaşın sağlık hizmetine erişimine genel sağlık sigortası, prim, katkı payı vb. uygulamalarla getirmiş olduğu ekonomik engelin yanına bir de “coğrafi uzaklık engeli” eklenmesine yol açar.
Öte yandan şehir hastaneleri (Kamu-Özel-Ortaklığı) ile ilgili yer seçimi dışındaki çok önemli bir sorun hastane binalarının ve donanımının kamuya maliyeti açısından ortaya çıkmaktadır.
Hükümet tarafından yapılan yasal düzenlemelere göre, Sağlık Bakanlığı şehir hastanelerinin binalarının yapılması için kamu arazisini göstermekte ve ihale açarak söz konusu araziye şirketler tarafından hastane binasının yapılmasını istemektedir. İhaleye göre Bakanlık yapılacak binalar ve bu binalara konacak donanım için, hastane hizmete girdikten sonra yirmi beş yıl boyunca kira ödeyecektir. Kiranın hastanenin döner sermayesi tarafından ödenmesi öngörülmekte, ancak ödenememesi halinde Hazine’den ödenme güvencesi verilmektedir.
Bugüne kadar gerçekleştirilen Kamu-Özel –Ortaklığı ihaleleri incelenecek olursa; sabit yatırım tutarlarının (Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmektedir) çok üzerinde kira bedellerinin ödeneceği görülebilir.
Örneğin Kayseri ihalesinde sabit yatırım tutarı 427 milyon TL olan “Şehir Hastanesi” için 25 yılda toplam olarak 3 milyar 443 milyon TL ödenmesi öngörülmektedir.
Soru şudur: Kayseri’de yaklaşık üç buçuk yıllık kirası ile sabit yatırım tutarı karşılanabilen şehir hastanesi için neden 25 yıl boyunca kira ödenecektir? Yalnızca Kayseri için fazladan 3 milyar TL (Sıfır atılmadan önceki parayla 3 katrilyon TL) neden ödenecektir? Bu para nasıl (Hastane döner sermayeleri ile ödenmesi olanaklı değildir) ödenecektir? Bu para kim(ler)e ödenecektir?
Bursa Şehir Hastanesi ihalesi için de aynı yöntem mi tercih edilecektir?
Bugüne kadar Türkiye’nin çeşitli illerinde ihalesi gerçekleştirilen sekiz hastane için 25 yılda yapılacak fazladan ödeme ülkemizdeki yıllık sağlık harcamalarının yarısına yakın bir tutar olan 26 milyar TL’yi aşmaktadır. Bu kadar büyük bir paranın fazladan harcanması hepimizin üzerinde titizlikle durması gereken çok önemli bir konudur.
Şehir hastaneleri her ne kadar kamu hastanelerinin kavuşacağı yeni ve modern binalar olarak tanıtılsa da kamu-özel- ortaklığı yöntemiyle yapılacak bu kampüslerin “kamu” ile ilgisinin olmadığı açıktır.
Şehir hastaneleri “kamu” adını kullanarak küresel sermayeye yeni ve büyük bir kaynak aktarmanın aracı olacak gibi görünmektedir. Kamuoyu sağlık alanında yeni bir özelleştirme ile karşı karşıyadır.
Bursa şehir merkezi yeni kamu hastane yatırımları için çok fazla zaman kaybetmiş bulunmaktadır. Daha fazla zaman kaybına yol açmayı önlemek için, siyasi karar vericileri başta yer seçimi ve finansman yöntemi olmak üzere Bursa Şehir Hastanesi ile ilgili konunun tüm ayrıntılarını açıklıkla ve şeffaf bir biçimde tartışmaya davet ediyoruz.
Prof.Dr.Kayıhan Pala
Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı