“Şehir Hastaneleri” yap-işlet-devret benzeri kamu özel ortaklığı yöntemiyle yapılıyor.
Bu ihalelere giren şirketlerin 2020 yılında sadece BRIC ve OECD ülkelerinde 7.5 Trilyon dolar gelir elde edeceği öngörülüyor. İngiltere’de 20 yılı geride bırakan kamu özel ortaklığı uygulaması gelinen aşamada 2. Dünya Savaşının ardından kurulan NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) için bir finansman krizine dönüştü. Queen Mary, Londra Üniversitesi Temel Sağlık Hizmetleri ve Halk Sağlığı Merkezi’nden Prof. Allyson Pollock, Dr. Elias Kondilis, David Price ile birlikte Graham Kirkwood, Dr. Louisa Harding-Edgar tarafından hazırlanan “Suçu Mağdura Yüklemek” başlıklı rapor oluşan yıkımı ortaya koyuyor.
Rapor aynı zamanda uygulamayı savunanların “etkinlik, verimlilik, kalite” göstergelerini esas alarak yaptıkları araştırmaların, sağlık hizmeti alanlar ve sağlık hizmeti sunanlara ilişkin hiçbir veriye dayanmadığını da gözler önüne seriyor.
İngiltere’de uygulamanın ilk gününden itibaren itirazlarını bilimsel çalışmalarıyla diler getiren hekimlerin Temmuz 2013 tarihli yeni raporları da bunu gösteriyor. Rapor Güney Londra Vakıf İdaresi verileri üzerinden hazırlanmış ve “maliyet etkin sağlık hizmeti sunma” adı altında yapılan kesintilerin sonuçları “Burada gerçek mağdurlar Güneydoğu Londra halkı, o yöredeki sağlık hizmetlerinde çalışanlar ve bu hizmetlerden yararlananlardır. Bu yolda devam edilmesi halinde halk sağlığı açısından çok ağır sonuçlar ortaya çıkabilecektir” olarak özetleniyor.
Kamu özel ortaklığının sağlık sisteminde uygulandığı ülkelerde (ABD, İngiltere başta olmak üzere) sağlık hizmetleri mali bir krizle boğuşuyor. ABD’de hükümetin kapanmasına neden olan yasal düzenlemenin özünde de sağlık hizmetleri vardı. İngiltere bugün sağlık hizmetinin özelleştirilmesini açıktan açığa konuşmaya başlıyor.
Türkiye’de de “Şehir Hastanelerinin” sözleşmelerinin imzalanmasını temel atma törenleri takip ediyor. Yapılacak hastanelerin hacmi, büyüklüğü, cüssesi dışında kamuoyu ile hiçbir bilgi paylaşılmıyor. Bu hastanelerin asıl maliyetinin ne olacağı söylenmiyor. Türk Tabipleri Birliği, “şehir hastanelerine” karşı hukuksal mücadelesini yürütürken bir yandan da işin esasına dair bilgiyi kamuoyu ile paylaşıyor.
Gelinen aşamada gerçek sonuçlar şöyle özetlenebilir: Kamu özel ortaklığı yöntemiyle işletilen hastanelerde yıllar içerisinde verilen klinik hizmetler, yatak sayıları ve personel azaltılmıştır. Personelin gelirleri azaltılmıştır. KÖO sözleşmelerinin maliyetlerinin karşılanabilmesi için kamunun elindeki hastanelerin taşınmazları satışa çıkarılmaktadır. Üstelik KÖO ile işletilmeyen kamu hastanelerinin üzerindeki yük daha da artmaktadır. Çünkü hastalar KÖO hastanelerinde hizmet alamamaktadır; çünkü bu hastaneler sağlık ihtiyaçları gözetilerek değil, piyasanın, mali ölçülerin, gelir gider tablolarının uygun gördüğü hizmetleri sunmaktadır.
Kamu özel ortaklığı hakkında gerçeklerin bilinmesi, paylaşılması ve “şehir hastanelerinin” rüyadan ibaret kalması umuduyla “Suçu Mağdura Yüklemek” raporunu kamuoyu ile paylaşıyoruz.