Geçtiğimiz Cumartesi akşamı, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Acil Servisi’nde nöbetçi olan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan üç asistan hekim ve bir sekreter, hasta yakınlarının sözlü ve fiziksel saldırısına uğradı. En önemli tesellimiz meslektaşlarımızın kalıcı sağlık sorunu yaratacak bir yaralanma yaşamamasıdır.
Sağlık çalışanlarına yönelen şiddet, özellikle Sağlıkta Dönüşüm Programının uygulanmaya başladığı son 15 yıldır artarak devam etmektedir. 2005 yılında Dr. Göksel Kalaycı, 2012 yılında Dr. Ersin Arslan, 2015 yılında Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdemir’in yaşamını yitirmesine neden olan saldırılar, 2017 içinde Dr. Hüseyin Ağır ve Dr. Muhammed Sait Berilgen’in çalıştıkları sağlık kurumlarında uğradıkları şiddet nedeniyle yaşamını yitirmeleriyle devam etti. 2012 yılında Dr. Melike Erdem SABİM hattı üzerinden oluşturulan yoğun psikolojik baskı ortamının etkisiyle, 2017 yılında Dr. Hasan Orhan Çetin ise OHAL nedeniyle haksız ve hukuksuz görevden uzaklaştırılması sonrasında yaşamına son verdi.
Sadece kayıt altına alınan olaylar üzerinden bakıldığında bile, sağlık hizmeti sunulan alanlarda her gün 31 sağlık çalışanı şiddete uğramaktadır. Sağlık alanındaki şiddet, sözel, fiziksel ve psikolojik unsurlardan bağımsız olarak sağlık hizmeti sunumunun hemen tüm aşamalarında önemli bir sorun, hekimler ve sağlık çalışanları için mesleki bir risk haline dönüşmüştür. Kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında ya da bu kuruluşlar dışında olmakla birlikte işin yürütülmesi nedeniyle çalışanlara yönelik gerçekleştirilen şiddet olaylarının tümü iş kazası olarak değerlendirilmektedir. Bu yüzden bütün sağlıkta şiddet olayları sonrasında kaza tutanağı hazırlanarak Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile paylaşılmalıdır.
Sağlıkta uygulanan vahşi neoliberal politikalar sağlık hizmeti veren kurumları bir işletmeye dönüştürmekte, sağlık hizmetinin niteliğini bozmakta, bu da sağlık çalışanlarını hedef haline getirmektedir. Bunun en somut örneği acil servislerde yaşanmaktadır. Ülkemizin 80 milyonluk nüfusuna karşın, acil servislere geçtiğimiz yıl başvuru sayısı 110 milyon olmuştur. Mesai saatleri içinde polikliniklere ulaşamayan ya da muayene katılım bedeli ödemek istemeyen hastalar acil servislere yönelmektedir. Bu durum hasta yükü zaten fazla olan acil servisleri çalışamaz duruma getirmektedir.
Sağlıkta şiddet, toplumda şiddeti besleyen zeminin bir yansımasıdır. Toplumsal barış, eşitlik ve adaletin sağlanması, hoşgörü ortamının yaratılması her alanda olduğu gibi sağlıkta da şiddeti önleyecektir. Şiddeti öven, olağanlaştıran, şiddete özendiren yayınlar kaldırılmalıdır. Eğitim müfredatları değiştirilerek her türlü şiddetin suç olduğu gösterilmelidir.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artıran unsurlardan birisi de, şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da önemsenecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesidir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve bu durumun kamu sağlığını bozduğu için ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması, önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır. Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi, ancak güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarıyla mümkündür. Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı; sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturmaktadır.
Türk Tabipleri Birliği geçtiğimiz yıl 14 Mart’ta Türk Ceza Kanunu’na ek madde olarak, “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” hazırlamış ve hekim milletvekilleri ile birlikte TBMM’de yapılan basın açıklamasıyla kamuoyunu bilgilendirmişti. Öneriye göre:
(1) Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline karşı, sağlık hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu fiiller sonucu sağlık hizmeti kesintiye uğramış ise yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.
Bursa Tabip Odası olarak meslektaşlarımıza ve İzmir Tabip Odası’na geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Sağlık çalışanlarına şiddetin son bulması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi hatırlatıyoruz. Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı’nın bir an önce yasalaşmasını talep ediyoruz. Sağlık çalışanlarının şiddet görmesine sessiz kalınmaması için tüm kamuoyunu duyarlı davranmaya, sağlık çalışanlarıyla dayanışma göstermeye davet ediyoruz.
İlimizde de benzer barbarlıkların yaşanmaması için alınacak tedbirleri saptayabilmek için tüm kamu ve özel kurum yetkilileriyle siz değerli basın mensuplarını birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Ülkemize hiç yakışmayan bu tür çirkinliklerin son bulması için en başta Bursa halkını yanımızda görmek istiyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
08.05.2018
Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu