Bursa Tabip Odası Sağlık Gündemi Podcasti’nde yine önemli konular masaya yatırıldı. BTO Sürekli Tıp Eğitim (STE) Komisyonu tarafından çıkarılan Klinik Pratikte Endokrinolojik ve Metabolik Hastalıklara Yaklaşım isimli kitabın editörlüğünü gerçekleştiren Prof. Dr. Canan Özyardımcı Ersoy ve bölüm editörleri Doç. Dr. Soner Cander ile Doç. Dr. Özen Öz Gül, obezite ve diyabet hakkında önemli bilgiler paylaştılar.
24’üncü kez yayınlanan Sağlık Gündemi Podcasti’nin açılışını yapan Prof. Dr. Canan Özyardımcı Ersoy, STE Komisyonu’nun çıkardığı ve 15 öğretim üyesinin katkı sağladığı kitaptan bahsetti. Klinik Pratikte Endokrinoloji ve Metabolik Hastalıklara Yaklaşım kitabının tüm hekimlerin yararlanabileceği bir kaynak olduğunu belirten Ersoy, “Bize bu bilimsel çalışmada yer alma fırsatı veren Bursa Tabip Odası’na teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’DE OBEZİTE ORANI YÜZDE 21
Prof. Dr. Ersoy, obezite ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunması için sözü Doç. Dr. Soner Cander’e verdi. Obezitenin pandemiyle beraber daha görünür hale gelse de son 100 yıldır yaşanan bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Cander, “Obezite en basit tanımıyla sağlığı bozabilecek şekilde vücutta anormal şekilde yağ birikmesi diyebiliriz. Dünya genelinde yüzde 13 oranında obezite sıklığı var. Bölgeler farklılıklar da var. Japonya’da yüzde 6, ABD’de ise bu oran yüzde 30’a kadar çıkıyor. Türkiye’de ise 2016’da yüzde 19 olan oran, 2019’da yüzde 21’e yükselmiş durumda. Bütün dünyada olduğu gibi bizde de bir artış trendi var” değerlendirmesinde bulundu.
BEL ÇEVRESİ 90’IN ÜZERİNDEYSE OBEZ OLABİLİRSİNİZ
Boy ve kilonun oranlanmasıyla hesaplanan Vücut Kitle Endeksi’nin obezitenin teşhisinde en çok kullanılan yöntem olduğuna değinen Doç. Dr. Cander, “Buna göre yüzde 30’un üzerinde çıktığı zaman obez olarak kabul ediyoruz. Abdominal obezite yani karın içinde aşırı biriken yağ oranını ifade eden bu tür obezite en tehlikelisi olarak biliniyor” bilgisini paylaştı. Bel çevresinin de obezite teşhisinde kullanıldığını söyleyen Soner Cander, kadınlarda 90 santim, erkeklerde ise 100 santimin üzerinin obezite olarak değerlendirilebileceğini sözlerine ekledi. Cander, Bursa’da ise obezite oranının Türkiye ortalaması üzerinde olduğunu da belirtti.
OBEZİTE BAŞKA BİRÇOK HASTALIĞA DA SEBEP OLUYOR
Obezitenin tek başına bir sorun olmasından öte başka sağlık problemlerine de yol açtığını hatırlatan Doç. Dr. Cander, “Obezitenin neden olduğun sorunlardan en önemlisi metabolik sendrom. Obez insanlarda metabolizma bozulmaya başlıyor. Bununla beraber de diyabet ve kalp hastalıkları riskleri oldukça fazla artıyor. Uyku bozukluklarına, cinsel fonksiyonlarda bozulma, eklem rahatsızlıkları ortaya çıkıyor. Hatta kanser gelişimini artırıyor. Akciğerleri etkiliyor. Kişinin yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkileyen bir hastalık obezite. Psikolojik olarak da insanları çok yıpratıyor” diye konuştu.
Doç. Dr. Özen Öz Gül de obezitenin artışıyla birlikte diyabetten muzdarip hasta sayısının da arttığını belirttiği konuşmasında şunları söyledi: “Dünyadaki diyabetik hasta miktarı 2017’de 425 milyondu. 2045 yılında bu sayının 629 milyon olacağı öngörülüyor. Ancak genelde bu öngörülerin üzerinde rakamlara ulaştığımızı biliyoruz. Türkiye’deki durumu değerlendirmek için iki çalışmayı hatırlatmak fayda var. Biri Turdep-1 çalışması. 2001 yılında yapıldı bu çalışma. Diyabet oranı yüzde 7,2 olarak tespit edildi. 2011’de ise Turdep-2 çalışması gerçekleştirildi. Bu çalışmada tespit edilen oran yüzde 13,7 oldu. Artış oranı yüzde 90 civarında. Yani aslında tüm dünyada ve Türkiye’de diyabet hastalığı artarak devam ediyor.”
OBEZİTE DİYABETİ DE TETİKLİYOR!
Bursa’daki diyabet hastalarının oranından da söz eden Doç. Dr. Gül, diyabetin en sık görüldüğü şehirlerden olduklarını söyledi. Yüzde 20 gibi bir diyabetli hasta oranı bulunduğunu belirten Doç. Dr. Gül, obezitenin artışıyla birlikte diyabet hastalığını giderek arttığını söyledi. Tip-2 diyabet hastalarının yüzde 90-95’inde aşırı kilo problemi olduğunun altını çizen Özen Öz Gül, bunun ciddi bir sorun olduğunu, hastalığın teşhisinde ise ağız kuruluğu, halsizlik gibi sık görülen semptomlarının yanında, bulanık görme, kaşıntı, inatçı enfeksiyon gibi durumlarda da diyabetin akıllara gelmesi gerektiğini belirtti.
TEDAVİ İÇİN YAŞAM TARZI DEĞİŞTİRİLMELİ
Türkiye’de 40 yaş üstü kişilerde 3 yılda bir en azından açlık plazma glikozuyla taraması yapılmasının önerildiğini dile getiren Doç. Dr. Gül, daha erken yaşlarda da bu taramaların yapılabileceğini söyledi. Beden Kitle Endeksi’nin 25’in üzerinde olan ve akrabalarında diyabet hastalığı bulunanların da düzenli olarak tarama yaptırmasında fayda olduğunu söyledi. Diyabet tedavisinde olmazsa olmaz şeyin yaşam tarzı değişikliği olduğunu belirten Doç. Dr. Özen Öz Gül, kullanılan ilaç tedavilerinin de bulunduğunu söyledi.
GENETİK AYNI AMA YAŞAM DEĞİŞİYOR
Doç. Dr. Soner Cander, binlerce yıldır insanların genetik yapısının değişmediğini ancak yaşam tarzının büyük değişiklere maruz kaldığını belirttiği konuşmasında, “Giderek işleri kolaylaştırırken, hareketsiz yaşam riskimizi artırıyoruz. Buna uygun beslenmediğimiz için de alınan enerji miktarı çok yüksek olurken, harcanan enerji miktarı düşük kalıyor. Bu da kilo alımını artırıyor. İhtiyaçtan fazla beslenmek obezite ihtimalini artırıyor. Çok farklı diyetler uygulanabilir ama önemli olan yaşam tarzının değiştirilmesi. Yaşam tarzı değiştirilmezse diğer yapılanlar boşa gidiyor” ifadelerini kullandı. Akupunktur ile kilo verme konusuna da değinen Doç. Dr. Cander, bu konuda birbiriyle çelişen çalışmalar olduğunu belirterek, bu yönteme mesafeli yaklaştıklarını söyledi. Cerrahi tedavinin insanların kolayına geldiğini sözlerine ekleyen Soner Cander, yaşam tarzını değiştirmeden yapılan cerrahi müdahalelerin başarı şansının oldukça düşük olduğunu da hatırlattı.