Cumhurbaşkanlığı tarafından 30 Haziran 2021’de yayımlanan, aile sağlığı merkezi çalışanları üzerinde yarattığı baskı nedeniyle “ceza yönetmeliği” olarak adlandırılan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne karşı Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de içinde olduğu sağlık emek-meslek örgütleri tarafından açılan davada ilk kazanım elde edildi.
Danıştay 2. Dairesi’nin “Anayasa’ya aykırılık” gerekçesini ciddi bularak başvurduğu Anayasa Mahkemesi, 5 Ağustos 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan kararında ceza yönetmeliği ile yeniden düzenlenen Aile Hekimliği Kanunu’nun 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “sözleşmenin feshini gerektiren nedenler” ibaresinin iptaline hükmetti.
İptal kararına ilişkin TTB Hukuk Bürosu tarafından hazırlanan bilgi notu şöyle:
Hekim kamuoyunda “ceza yönetmeliği” olarak adlandırılan 30.06.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin hukuka aykırı pek çok hükmünün iptali ve öncelikle yürütmesinin durdurulması istemiyle TTB ve sağlık emek örgütleri tarafından dava açılmıştır. İptali istenen düzenlemeler arasında, yönetmeliğin “Sözleşmelerin Yenilenmemesi” başlıklı 7’nci, “Sözleşmenin Feshi” başlıklı 10’uncu ve “Sözleşmenin İhtaren Sona Erdirilmesi” başlıklı 11’inci maddelerinin ve yönetmeliğin ekinde yer alan “Ek 3-Aile Hekimliği Uygulamasında Uygulanacak İhtar Puanı Cetveli” de yer almaktadır. Davada ayrıca bu maddelerin dayanağı olan 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, “sözleşmenin feshini gerektiren nedenler” ibaresinin Anayasa’ya aykırılığı iddiamız ciddi bulunarak iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması da talep edilmiştir.
Danıştay 2. Dairesi, TTB ve diğer sağlık emek örgütlerince ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi bularak Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi 05.08.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan E.2022/43 K.2022/81 sayılı kararında,
- Anayasa’nın 70. maddesinde yer alan “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir” şeklinde belirtilen hakkın sadece kamu hizmetlerine girmeyi değil kamu hizmetlerinde bulunmayı/kalmayı da güvence altına aldığı, sağlık çalışanının sözleşmesinin feshedilmesi suretiyle kamu hizmetinden çıkarılması sonucunu doğuran kuralın kamu hizmetlerine girme hakkına yönelik bir sınırlama getirdiği,
- Anayasa’nın 49. maddesinde “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir” denilmek suretiyle herkesin çalışma hakkına sahip olduğunun hüküm altına alındığı, 5258 sayılı kanunun 3. maddesi uyarınca Türk vatandaşı olmayan kişilerin de anılan kanun kapsamında sağlık çalışanı olarak görevlendirilebilmesinin mümkün olduğu gözetildiğinde sözleşmenin feshini gerektiren nedenlerin yönetmelikle düzenlenmesini öngören kuralın Türk vatandaşı olmayan sağlık çalışanlarının da çalışma hakkını sınırladığı,
- Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanacağının hüküm altına alındığı, buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekeceği,
- Temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de gereği olduğu, hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, Kanunda bulunması gereken bu niteliklerin hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunlu olduğu,
- Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının sözleşmelerinin feshini gerektiren nedenlerin Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin kuralın, yaptırım konusu eylemleri belirlememek suretiyle ilgililerin hangi somut fiil ve olguya dayanılarak sözleşmelerinin feshedileceğini belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımadığı, sağlık çalışanlarının kamu hizmetlerine girme ve çalışma haklarını sınırlayan sözleşmenin feshini gerektiren nedenlere ilişkin genel ilkelerin ortaya konulup kanuni çerçevenin çizilmediği, konunun bütün ayrıntılarıyla düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılmak suretiyle yürütmeye sınırsız, belirsiz, geniş bir düzenleme yetkisi tanındığı, bu itibarla kamu hizmetlerine girme ve çalışma hakkına sınırlama getiren kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olmadığı ve bu yönüyle kanunilik şartını taşımadığı,
- Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” denildiği, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olması ve bu yetkinin devredilememesinin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin gereği olduğu, türevsel nitelikteki düzenleyici işlemler bakımından kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesinin yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabildiği, bu nedenle Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanması, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerektiği; kuralda Anayasa’nın kanunla düzenlenmesini öngördüğü ve temel hakların sınırlandırılmasına ilişkin olan aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının sözleşmelerinin feshini gerektiren nedenlere ilişkin olarak genel ilkeler ortaya konulmadan, kanuni çerçeve çizilmeden, sözleşmenin feshini gerektiren durumlar genel hatlarıyla da olsa belirlenmeden, ilgili hususların tamamının düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılması suretiyle yürütmeye sınırsız, belirsiz, geniş bir düzenleme yetkisi tanındığı, bu itibarla kuralın yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesiyle de bağdaşmadığı
gerekçesiyle 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “sözleşmenin feshini gerektiren nedenler” ibaresinin iptaline karar vermiştir.
Kararda ayrıca 5258 sayılı kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “sözleşmenin feshini gerektiren nedenler” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesinin uygun görüldüğü de belirtilmiştir.
Anayasanın 153. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilen bir norma, iptal kararlarından sonra geçerlik tanımak mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal hükmüyle Anayasa’ya aykırılığı sabit ve bilinir hale gelen bir hukuk kuralının uygulanmaya devam etmesi, Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ile hukuka bağlı devlet ilkelerine açıkça aykırı düşecektir.
5258 sayılı kanunun aile hekimliği sözleşmesinin feshine ilişkin hükümlerinin iptal edilmesi karşısında anılan kanun hükmüne dayalı yönetmelik hükümlerinin de hukuka aykırı olduğu açık olup Anayasa Mahkemesi’nce öngörülen yürürlüğün ertelenmesi süresi içinde de bu düzenlemelerin uygulanma olanağının kalmadığının kabulü gerekmektedir.