Sağlık alanı sürekli değiştirilen düzenlemeler
ve getirilen torba yasalarla alt üst ediliyor.
Her yeni düzenleme bir öncekiyle
yarışırcasına hekimlik başta olmak üzere sağlık mesleklerinin özüne zarar veriyor,
yurttaşların ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti almasını olanaksız hale getiriyor.
Şimdi bir torbayı daha evirip çevirip önümüze
koyup, hekimliği doğduğu topraklara gömmeye çalışıyorlar. İstanköy’lü
Hipokrat’ı, Bergamalı Galenos’u bu topraklardan kazıma gayreti içindeler. Hekim
dışı sağlık emekçilerini ise daha fazla köleleştirip esnek, kuralsız ve
tanımsız çalıştırma çabalarını derinleştiriyorlar.
“Tam
Gün” Özele Hoca Pazarlama Noktasına Gelmiştir
Yıllardır sağlık çalışanlarını ve örgütlerini
dikkate almadan yapılan “tam gün” düzenlemelerinin gerçek amacı açıklıkla
ortaya çıkmıştır. Niyet tam gün değildir. Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin
tek bir işte çalışarak insanca yaşayacakları bir düzen kurmak değildir.
Muayenehane dışında her şey serbesttir, yeter ki emek sömürüsü işlesin,
katmerlensin. Yurttaşları “muayenehane
çilesinden kurtaracağız” diyenler sağlığı büsbütün paralı hale getirmekte,
üstelik hem üniversitelerde hem de özel hastanelerde hastaların ödediği paranın
yarısına el koyup kar etmeyi istemektedirler.
Devlet bırakın sağlığı yurttaşlara hak olarak
ücretsiz sunmayı, yurttaşların cepten ödemek zorunda bırakıldığı sağlık
hizmetinden kar eden, hocaları özel sektöre pazarlayan bir tüccara
dönüşmektedir. Artık yurttaşlarımız için hocalara muayene olup tedavi
olabilmenin yolu ya üniversitelerde ya da özel hastanelerde cepten daha çok
para ödemektir. Üstelik özele pazarlanacak hekimlere Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki
hocalar da dahil edilmektedir.
İnsanlık Yararına Sağlık Hizmeti Suç Olabilir
mi?
“Ruhsatsız sağlık hizmeti
sunma” adı altında bir suç tanımlanıp mesleğini hiçbir çıkar gözetmeden uygulamaya
çalışan hekimler ve sağlık çalışanları, 3 yıla kadar hapse atılmakla tehdit
edilmektedir. Öylesine bir kindir ki 20 bin güne kadar da adli para cezası
tanımlanmakta, günlük yüz TL’den hesaplanırsa 2 milyon TL’yi bulan cezalar
verilebileceği hesaplanmaktadır. ????
Sağlık
çalışanı olmayan kişilerin hekim gibi sağlık hizmeti vermesi zaten suçtur,
cezası kanunla düzenlenmiştir. Onun için bu ceza hiçbir özel hastane patronuna,
uluslararası sermaye zincirine, baskıcı hastane yöneticilerine bağlı olmadan,
mesleğini özgürce, yalnızca insanın yararını merkeze alarak, gezi eylemlerinde
olduğu gibi halkın yararına icra etmek isteyen, hastasının mahrem bilgilerini
saklayan sağlık emekçileridir
Böylesi
bir ceza hekimliğin de evrensel ilkelerine aykırıdır, bu nedenledir ki
uluslararası hekim ve insan hakları örgütlerinin tepkisini çekmektedir.
Dayak Yemeğe Devam Düzenlemesi
Türkiye
resmi olarak günde 30 sağlık çalışanının şiddete uğradığı bir ülkedir. Şiddeti
önlemeye katkısı olacak, caydırıcılığı olan bir yasa çıkarılması acil
ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç TBMM’de kurulan Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan
Şiddeti Araştırma Komisyonunun raporunda da tanımlanmıştır. Gelin görün ki bu
torba yasa içerisinde mevcut duruma katkı sunmayan, sağlıkta şiddeti sağlık ortamının
sorunu değil de sağlık personelinin bireysel sorunu gibi gören; ağır yaralanma
ve ölüm durumlarında zaten mümkün olan tutuklama tedbirinin uygulanacağını
tekrar eden bir düzenleme teklif edilerek adeta göz boyanmaktadır.
Sağlık
Bakanı’nı samimiyete davet ediyor ve sesleniyoruz: Bu ülkenin dört bir yanında
dayak yiyen sağlık çalışanları sizden şiddeti önleyecek gerçek bir düzenleme
beklemektedirler. Sağlık örgütleri olarak size bunu sağlayabilecek bir teklif
sunduk, acilen hayata geçirilmesini bekliyoruz.
Sülük Tedavisine Sertifika Tanımlayanlar
İşçi Sağlığından Sertifikayı Kaldırıyorlar
Geleneksel,
alternatif, tamamlayıcı tıp adı altında yönetmelik
hazırlayanlar, sülük tedavisini, hacamat etmeyi sertifikaya bağlayanlar işçi
sağlığı söz konusu olduğu zaman bunun ayrı bir disiplin olduğunu unutmakta,
işyeri hekimliği sertifikasını pek çok işçi sağlığı hizmetlerinden
kaldırmaktadırlar.
İş
kazalarında, meslek hastalıklarında sicili bozuk bir ülkenin işçi sağlığına
böyle yaklaşması önümüzdeki dönem yaşayacağımız daha karanlık tabloların
habercisidir.
Hacamata Muayenehane Serbest Bilimsel Tıbba
Yasak!
Sağlık
Bakanlığı, üç yıldır, sağlık tacirleri karşısında kendi diplomalarıyla bağımsız
çalışmak isteyen hekimlere ruhsat vermemekte, bin bir hukuksuz engel
çıkarmaktadır. Yargı kararlarını uygulamamakta, mesleğini bilimsel olarak
yapmaya çalışan hekimlere taşeron şirketlerde, özel hastanelerde emek sömürüsü altında
çalışmayı dayatmaktadır. Şimdi de hukuksuz olarak ruhsat vermediği hekimleri
hapse atmakla tehdit etmektedir. Öte yandan Bakanlık başka düzenlemelerle
hacamat gibi tedaviler için açılacak yerleri ruhsatlandırmaya çalışmaktadır.
Mesleğini bilimsel tıbbın içinde bağımsız olarak uygulamak yasaktır,
“alternatif” işler serbesttir. Sülük yapıştırmak serbesttir, hacamat etmek
serbesttir, cerrahın, çocuk hekiminin, dahiliye uzmanının mesleğini serbest
icra etmesi yasaktır!
Bürokrasi Profesörlerine Özel Yasa
Kamuoyunun
tepkisini çeken üniversiteye uğramadan “jet profesör” olma uygulaması yasallaşmaktadır.
Profesör olmak için üniversitede fiilen çalışma zorunluluğu kaldırılmakta,
Sağlık Bakanlığı’nda CEO olarak çalışırken, hastane yöneticiliği, başhekimlik yaparken
profesör olunabilmesi yasallaştırılmaktadır. Sağlık Bakanlığı Bürokrasi
Üniversitesi kurulmuş bulunmaktadır. Bu Üniversitede akademisyen olmak için
öğrenci, asistan yetiştirmeye gerek yoktur, siyasi yandaşlık yeterlidir! Zaten
bu profesörler tüm Bakanlığı sarmış durumda olup şimdi gereği yapılmaktadır.
Acil Servisler İçinden Çıkılmaz Hal
Almıştır
Sağlık
Bakanlığı acil servislerde ne yapacağını bilemez duruma gelmiştir. Bir yandan
alanın dışındaki uzman hekimlerle durumu idare etmeye çalışırken şimdi de aile
hekimlerini ve aile sağlığında elemana dönüştürülen sağlık emekçilerine ayda en
az iki kez acil ve başka birimlerde nöbet tutmaya zorlamaktadır. Aile hekimliği
ile uzaktan yakından ilgisi olmayan uygulama bir de “aile hekimlerinin
mesleklerini unutmamaları için gerekli” ilan edilmektedir!
“Çalıştığın Yerden Bir Yere Ayrılma” Yasası
Daha
önce Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ikamet mecburiyeti düzenlemesi başka
adla yeniden getirilmektedir. Orta çağda kralların serflere, kölelere dayattığı
düzenleme Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık çalışanlarına dayatılmaktadır.
Zorunlu Hizmet Sadece Bu Ülkede Okuyup
Yurttaşa Hizmet Edene Var!
Tıp
fakültesini yurt dışında okuyan ya da bir biçimde yurt dışında çalışmış
olanlara mecburi hizmet muafiyeti getirilmektedir. Adeta çok çalışıp tıp
fakültesini Türkiye’de kazanarak okuyanlar, bir yere ayrılmayıp bu ülkenin
insanlarına hizmet edenler cezalandırılmaktadır. Kimleri kayırmak için
çıkarıldığını bilemediğimiz bu düzenlemenin iktidar partisinin baştan söz
verdiği biçimde yapılmasını, mecburi hizmetin tümden kaldırılmasını talep
ediyoruz. Çalışmak mecburi değil, gerekli özendirici düzenlemelerle gönüllü
hale getirilmelidir!
Bazı Sağlık Mesleklerinin Zaten Karışık Olan Durumu Daha
da Karıştırılıyor!
Sağlık
Meslek Liselerinde teknisyen düzeyde hemşire dahil, ebelik, çevre sağlığı,
röntgen, laboratuvar v.b diğer sağlık teknisyenlerinin yetiştirilmemesi kararı
olumlu bir karardır. Çünkü, sağlık gibi önemli bir alana erişkin bir yaşta ve
lise eğitimi üzerine temellenmiş bir eğitimle başlamak gerekir. Ancak, sağlık
meslek liseleri bu olumlu karara rağmen kapatılmamış, varlığını koruyabilmesi
için, buralardan çıkarları olan geniş kesimlerin talepleri ile sistemin ucuz
emek gücü talebi doğrultusunda bu sefer, iki mesleğin yardımcısı ve bir de
herkese yardımcı bir sağlık teknisyenliği bölümünün açılmasına karar
verilmiştir. Kısacası birilerinin çıkarları, durup dururken bu ihtiyacı
doğurmuştur. Bu yaklaşım, durumu özellikle çok karışık olan hemşirelik mesleğine
büyük bir darbe olmakla kalmayıp, çocuk yaşta ki sağlık emekçilerine de büyük
darbedir. Bu nedenle, Sağlık Meslek Liseleri Sağlık Lisesi haline
dönüştürülmelidir.
Aile Sağlığı Hekimliğinde Hemşirenin Emeği Sağlığı
Korumak İçin Tüketilmiyor
Aile
Sağlığı Hekimliğinde Aile Sağlığı Elemanı statüsünde çalışan 6.600 hemşire
koruyucu sağlık hizmeti yapmamaktadır. Çünkü Aile Hekimliği koruyucu hizmeti
önceleyen bir yönetmeliğe sahip değildir. Bu nedenle buralarda ya hemşire
çalıştırılmamalı, ya da yönetmelik, onların halkın sağlığını korumaları yönünde
hizmet vermelerine imkan verecek şekilde değiştirilmelidir.
Eğitimli İnsan Gücünün Emeği Çarçur Ediliyor, İnsanlar
Küstürülüyor:
Hemşirelik
Kanunu’nun Uzman Hemşirelikle ilgili hükmü, Sağlık Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı tarafından işletilmemektedir.
Bu insan gücü yönetmelik gereği atanması gereken pozisyonlara
atanmamakta, alt yapısı uygun olmayan, ancak, eş-dosttan yana gücü yetenler
istedikleri iş ve konumu elde edebilmektedirler. Hemşirelik Kanununun bu konuda
ki hükmünü her iki bakanlık ta görmeli ve gereğini yapmalıdır.
Öğrencisini,
Çalışanını, Halkının Sağlığını Koruyup Gözetemeyen Bir Sistemin İçinde Var
Olmaya Çalışıyor Hemşirelik.
Türkiye Sağlık Ortamının
Derinleşen Yaralarına Bir Merhem Yok
Yeterli öğretim kadroları
sağlamadan açılan fakültelerimizde “yerlerde sürünen” eğitim sonucu
bilgiden yoksun mezunların yaşadığı sıkıntılara bir çare aranmazken;
üstüne bu “Torba”da da ne tıp ne de diş hekimliği eğitimindeki
bozulmadan asistanlarının sorunlarına, kurum hekimlerinden emekli
hekimlere kadar yaşanan ücret adaletsizliğine, performans sisteminin
yarattığı tahribattan, hekim dışı personelin yaşadığı sorunlara, taşeronlaşmaya
kadar sağlık alanında derinleşmiş yaralara merhem olacak bir düzenleme
bulunmamaktadır.
Türkiye’nin dört bir yanından sağlık
çalışanları olarak Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz:
Mesleğimize,
işimize, iş güvencemize, halkın sağlık hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Sağlık emekçilerinin ve mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına, kölece çalışma
düzenini kabul etmeyeceğiz. Bu topraklarda yazılan hekimlik andının yine bu
topraklarda gömülmesine izin vermeyeceğiz.
TTB (Türk Tabipleri
Birliği)
TDB (Türk Dişhekimleri
Birliği)
SES (Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçileri Sendikası)
THD (Türk Hemşireler
Derneği)
Dev
Sağlık İş
(DİSK, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası)