2017 yılı Temmuz-Ağustos aylarında hatalı tıbbi uygulama poliçe süresi dolan özellikle 3. ve 4. risk grubunda yer alan hekimler, sigorta poliçesini yeniletmek için sigorta şirketlerine gittiklerinde, ya sistem kapalı cevabını almışlar ya da bu sigorta poliçesin yanında ilave olarak kaza sigortası da satın almaya zorlanmışlardır. Halen sorunun devam ettiği yönünde Birliğimize başvurular gelmektedir.
Birliğimize ve tabip odalarımıza gelen başvurular üzerine, sorun ve çözüm talebimiz geçtiğimiz ay Sağlık Bakanlığına, Hazine Müsteşarlığına ve Türkiye Sigorta Birliğine yazılı olarak aktarılmıştır. Hazine Müsteşarlığı ve Sağlık Bakanlığından tarafımıza sorunun nedenleri ve çözümü konusunda bugüne kadar herhangi bir bilgi verilmemiştir.
Türkiye Sigorta Birliği ise, 24 Ağustos 2017 tarihinde verdiği cevap yazısında; “yazılarının gönderildiği tarihte poliçe tanzimine devam edildiği ve sorunun olmadığını” bildirmekle yetinmiştir. Ancak, bu iletilen yanıtın gerçeği yansıtmadığı, hekimlerden ve hekimlerin meslek örgütünden bu alanda süren sorunun gerçekte ne olduğunun saklandığı kısa sürede anlaşılmıştır.
Türkiye Sigorta Birliğinin web sayfasında 6 Eylül 2017 tarihinde yayımladığı 2017/4 sayılı Sektör duyurusu ile; “poliçe düzenlenmemesi kaynaklı sıkıntıların” olduğu bunun giderilmesi için Başbakan yardımcılığından alınan onaya istinaden prim ve hasar paylaşımına dair bir tür havuz sisteminin kabul edildiği ortaya konmuştur.[1]
Türkiye Sigorta Birliğinin medyada yer alan açıklamalarına göre sigortacıların poliçe satmamasının veya hekimleri başka poliçeleri almaya zorlamalarının altında “teknik zarar” yatmaktadır. Bu “zarar” ödenen hasara karşılık toplanan primin yetmemesi değildir.
Türkiye Sigorta Birliğinin açıkladığı verilere göre 2016 yılında bu alanda toplanan prim tutarı 48 milyon 267 bin 453 TL’dir. Aynı yıl sağlık hizmetlerinden kaynaklanan zararlar nedeniyle ödenen tazminat (hasar) tutarı ise 7 milyon 738 bin 387 TL’dir. Yani yıllık toplanan primin yalnızca %16.03’ü sağlık hizmetinden doğan zararlar nedeniyle mahkemelerce karar verilen tazminatların ödenmesi için kullanılmıştır. Toplanan paranın %84’ü ise sigorta şirketlerine gitmiştir. Üstelik tazminat ödemelerinde kullanılan %16.03’lük payın içine yargılama giderleri, avukatlık ücreti, harçlar nedeniyle yapılan kesintiler de dahildir. Dolayısıyla toplanan primin yaklaşık %10’unu mağdur olan hastalara ayrıldığı görülmektedir. Toplanan kaynağın %90’ı ise amaç dışı kullanılmaktadır.
Sigorta Şirketlerinin uğradıklarını ileri sürdükleri “teknik zarar” ise, açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla, kendilerinin üslendiği riskleri sigorta eden resüarans şirketlerine ödemek zorunda kaldıkları payla ilgilidir. Yani hastaların zararlarını karşılama adına getirilen sigorta sisteminin sigorta şirketleri tarafından paylaşılmasında yaşanan bir ihtilaf söz konusudur.[2]
Üstelik bu ihtilafa gerekçe olarak yine “hastaların mağduriyetlerini geç bildirmesi ve uzun yargı süreçleri” gerekçe gösterilmektedir. Gerçekte ortaya çıkan şey ise, bu sistemin ne kadar akıldışı olduğudur.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Uygulamaları Hastalara ve Hekimlere Zarar Vermektedir…
Bu sistem zarar gören, mağdur olan hastaların zararlarını karşılamamaktadır. Bilimsel çalışmalarla ve orta çıkan rakamla görüldüğü gibi, zarar görenlerden yalnızca dava açacak olanağa sahip olanlar yıllarca sürecek davaları açabilmektedirler.
Bütün dünya bilmektedir ki esasen sağlıkta hatalı hizmeti ortaya çıkaran asıl neden sağlık ve eğitim sisteminin sorunlarıdır. Hata nedenlerini açıkça analiz edip, iyileştirmeyen bir sistem hatalarını sürdürecektir.
Ülkemizde uygulanan sorumluluk sistemi ise, hekimleri suçlayan, sistemi gözden geçirmeyen, hastalar ile hekimleri karşı karşıya getiren çatışmacı bir sistemdir. Sonuçta bu sistem, hekimleri sağlık sistemine ve hastalara güvensiz hale getirmiş, çekinik tıp uygulamaya yöneltmiştir.
Uygulan sistem hastaların, hekimlerin kısaca toplumun zararına tehlikeli sonuçlar üretmektedir. Her an suçlanma kaygısı taşıyan hekimler mesleklerinden soğumakta, hasta ile hekimin karşı karşıya getirildiği bu durum şiddet artışına neden olmakta ve olası hata durumlarında da sorunun üzerinin örtülmesi ve böylece sistemin kendini iyileştirememesi belirgin hale gelmektedir.
Üstelik bu sistemde toplanan primin yüzde %84’ü de zararların karşılanmasına değil özel sigortacılık sistemine kaynak olarak gitmektedir.
Oysa örnek alınan ve sağlık hizmetleri yönünden ürettiği son derece olumsuz sonuçlar nedeniyle eleştirilen özel sigortacılık modelinin ABD uygulamasında dahi, toplanan primin %28’inin hastalara, %72’sinin sigorta şirketleri ve avukatlara gittiği belirtilmektedir.
Hasta ile hekimi karşı karşıya getirmeyen, kim suçlu diye kusur aramayan, sorunun neden kaynaklandığına ve tekrar etmemesi için çözümüne odaklanan, dava dışı yollarla soruna odaklanan kamusal zarar karşılama sistemi uygulayan ülkelerde ise, kaynağın paylaşımına ilişkin oranlar tersine çevrilmektedir. Örneğin, İsveç’te bu nedenle ayrılan kaynağın %80’nin hastaların zararını karşılamak için kullanıldığı, ancak %20’sinin sigorta şirketi ve avukatlara gittiği bilinmektedir.[3]
Sağlık Hizmetinden Kaynaklanan Zararların Karşılanması İçin Kamusal Bir Sistem Oluşturulmalıdır…
Türk Tabipleri Birliği öteden beri, sağlık hizmeti sunumu sırasında ortaya çıkan zararların bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmasını önermektedir. Başından beri sağlık hizmeti sırasında ortaya çıkan zararların karşılanmasına ilişkin dünya örneklerini inceleyerek önerilerini Sağlık Bakanlığına, Hazine Müsteşarlığına ve bütün ilgili kurumlara sunmuştur.
Önerilerimizin özünde, bu alanda yapılacak düzenlemelerde; sağlık hizmetinden kaynaklanan hatalarının ortadan kaldırılmasının öncelikli amaç olarak belirlenmesi ve bu hatalardan zarar gören hastaların zararlarının kısa sürede ve bütünüyle karşılanması, hata nedenlerinin araştırılması ve bu nedenlere yönelik önleyici çalışmaların sistemli bir biçimde düzenlenip uygulamaya geçirilmesinin gerektiği vurgulanmıştır. Dünyadaki uygulama örnekleri ve sonuçlarından yola çıkarak sunduğumuz önerilerin hayata geçirilmesi acil bir sağlık sistemi sorunu haline gelmiştir.
Poliçesini yenileyemeyen, poliçenin yanında başka sigorta kollarının poliçelerini almaya zorlanan hekimlerimiz, sigorta poliçesini yenileyemedikleri dönem içerisinde uğrayacakları zararların birincil derecede sorumlusunun, elbette bu alandaki düzenlemelerin uygulanmasını ve sektörün denetimini üstlenen kamu kurumları olarak Sağlık Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı ve bağlı olduğu Başbakan Yardımcılığı olduğunu bilmelidir. Hekimlerimizin yaşadıkları sıkıntıları bir örneğini kendilerinde saklayacakları bir dilekçeyle İl Sağlık Müdürlüklerine kayda geçirerek aktarmaları ve bir örneğini bağlı oldukları Odalarımız aracılığı ile Türk Tabipleri Birliğine göndermeleri yararlı olacaktır.
Ancak, topluma, sağlık sistemine, hekimlere açıkça zarar verdiği bütün kanıtları ile ortaya çıkmış olan bir sistem, hızla düzeltilmesi gereken ciddi bir kötü yönetim örneğidir. Özel sigorta ve reasürans şirketlerine giden mali kaynağın çok azı ile bütün zararları karşılamak, sağlık sistemini giderek daha az hata ile hizmet verir hale getirmek, hekimlerin işlerini güvenli bir biçimde yapmalarını sağlamak mümkündür.
Bu nedenle konuya ilişkin taleplerimiz ve önerilerimiz, Sağlık Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Başbakan Yardımcısına iletilmiştir. Toplum zararına kaynak kullanımı ve sağlık sistemine verdiği hasarı dikkate alarak bu sistemin değiştirilmesi için, yasama düzeyi dahil gerekli hazırlıkların ivedilikle başlatılması talep edilmiştir.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
[1] https://www.tsb.org.tr/images/Documents/2017-4%20Sekt%C3%B6r%20Duyurusu.pdf
Erişim tarihi 19.09.2017
[2] http://www.sigortamedya.com.tr/hekimler-sigorta-sektorunun-basini-agritacak/
Erişim tarihi 19.09.2017
[3] Doç. Dr. Müslüm AKINCI (Nordik Eksenli) Karşılaştırmalı Sağlık Hukuku Hakkında Genel Değerlendirme
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e gönderilen yazı için tıklayınız.
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’a gönderilen yazı için tıklayınız.
Mesleki Sorumluluk Sigortası’na ilişkin TTB broşürü için tıklayınız.
Türkiye Sigortalar Birliği’nden TTB’ye gönderilen yazı için tıklayınız.