Site icon Bursa Tabip Odası

Kadınların sağlık hakkı için “ataerkil sisteme hayır!”

“Kadın, sağlık ve muhafazakarlık”
konularının masaya yatırıldığı 5. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi’nin
sonuç bildirgesi açıklandı. Muhafazakarlık ve neoliberal sağlık politikaları
birlikteliğiyle, kadın sağlığını bütüncül ele alan yaklaşımdan çok annelik ile
ilişkili sağlık hizmetlerinin öne çıkarıldığı belirtilen raporda, toplumsal
cinsiyet eşitliğini temel alan uluslararası düzenlemelerin hayata geçirilmesi
gerektiği vurgulandı.

Türk
Tabipleri Birliği ve Bursa Tabip Odası tarafından bu yıl 5.’si düzenlenen Kadın
Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi’nin sonuç bildirgesi açıklandı. Bursa Tabip
Odası ev sahipliğinde 3 gün boyunca süren kongrenin ana teması “Kadın, Sağlık
ve Muhafazakarlık” oldu. 10 oturumda, kadın emeğinden, kadın bedenine, hukuktan
felsefeye, cinsellikten ruh sağlığına, kadına yönelik şiddetten kadın
mücadelesi biçimlerine kadar geniş bir yelpazede kadın, sağlık ve
muhafazakarlık konuları masaya yatırıldı. 5. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı
Kongresi’nin sonuç bildirgesi, Bursa Tabip Odası’nda düzenlenen basın
toplantısıyla açıklandı. Ortak metni okuyan Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu
üyesi Doç. Dr. Emel İrgil, kongrenin Türkiye’de kadınlara karşı ayrımcılık ve
eşitsizliğin derinleştiği, gündelik yaşam ve uygulamalarla yerleştiği, kadın
cinayetlerinin sıradanlaştığı, kadının kamusal ortam ve çalışma yaşamından
dışlanarak aileye hapsedilmeye çalışıldığı, çocuk yaşta evliliklerin yasal
zeminin oluşturulduğu bir ortamda gerçekleştirildiğini söyledi. Muhafazakarlık
kavramının kadın bedeni ve emeği üzerinden eril denetimin arttığını, yeni bir
baskı biçimine dönüştüğünü ve evrim geçirdiğini ifade eden İrgil, “Günümüzde
öne çıkan ‘güçlü aile’ kavramı, ulusal ve dinsel kimlikleri araçsallaştırarak,
aslında neoliberalizmin bir stratejisi olarak bir işlev görmektedir. Bir değer
olarak sunulan ‘güçlü aile’ temelde görev ve itaate dayanmaktadır, bu yönüyle
de kadın ve çocukları kişi olmaktan çıkarıp nesneleştirmektedir. Ataerkil ile
neoliberalizmin işbirliği zemininde, sosyal devletin boşalttığı alanların
kadının ev içi karşılıksız emeğiyle doldurulması meşrulaştırılmaktadır. Çalışma
yaşamında kadın emeği, iş güvencesinden yoksun, esnek çalışma koşullarında ucuz
emek gücü haline gelmektedir. Verilen siyasi popülist mesajlar, kadınların tek
kariyerinin annelik olduğunu her geçen gün daha yüksek sesle vaaz etmektedir”
dedi.

ATAERKİL SİSTEM KADINA YALNIZCA “ANNELİK”
MİSYONU YÜKLÜYOR

Muhafazakarlık
ve neoliberal sağlık politikaları birlikteliğiyle, kadın sağlığını bütüncül ele
alan yaklaşımdan çok annelik ile ilişkili sağlık hizmetlerinin öne çıkarıldığına
değinen İrgil, bilimsel olarak dayanaktan yoksun bir biçimde doğurganlığı teşvik
eden bir politikaya geçildiğine dikkati çekti. Bununla birlikte aile planlaması
hizmetinin ihmal edildiğini, kürtaj hizmetinin fiilen verilemez hale geldiğini
vurgulayan İrgil, “Kadın cinselliğinin üremeye indirgenmesi, kadınların cinsel
sorunlarını görülmez hale getirmektedir. Türkiye’de yaşamı şekillendiren
ataerkil normlar, kadınların bedensel sağlığının yanı sıra ruhsal sağlığını da
bozmakta, farklı cinsel kimliklerin yok sayılmasına yol açmaktadır. Toplumsal
cinsiyete dayalı şiddetin, ataerkil yapının doğasında taşıdığı eşitsizlik
sonucu ortaya çıktığı kabul edilmelidir. İtaate dayalı güçlü aile modeli,
günümüzde kadına yönelik şiddet olgularını artıran nedenlerin başında
gelmektedir” diye konuştu.  

CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ TEMEL ALAN ULUSLARARASI
DÜZENLEME

Kongre
sonucunda çözüm önerileri de açıklandı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde
cezasızlık

ya da kısasa
kısas ilkesine dayalı uygulamalar yerine, toplumsal cinsiyet eşitliğini temel
alan uluslararası düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğine işaret eden
İrgil, “Konuya ilişkin politikaların oluşturulmasında sorunun yapısal
kaynaklarına odaklanılarak zihniyet dönüşümünü de içeren bütüncül bir
yaklaşımın benimsenmelidir. Bu bağlamda; Türkiye’nin de imzaladığı uluslararası
metinler, Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve
İstanbul Sözleşmesi ile ulusal mevzuattaki 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun etkili bir biçimde uygulanmalıdır.
Kongremiz, kadına yönelik her türlü baskıya, şiddete ve ayrımcılığa karşı
bütüncül bir mücadeleyi sürdürme kararlığını bir kez daha pekiştirmiştir. Kadınların
sağlık hakkı için ‘ataerkil sisteme hayır!’ diyoruz” ifadelerini kullandı.

 

 

Exit mobile version