Son günlerde medyaya yansıyan haberler, özellikle Afşin-Elbistan Kömürlü Termik Santrali’nin yarattığı hava kirliliğinin insan ve çevre sağlığı açısından korkutucu boyutlara ulaştığını göstermektedir. Kamuoyunun tüm çabalarına karşın; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından online olarak yapılan, bu santrale ait baca gazı ölçümleri, kamuoyu ile bugüne kadar paylaşılmamıştır. Bunun nedeni, Afşin-Elbistan A ve B santrallerinin yarattığı hava kirliliğinin, “Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde” belirtilen sınır değerlerin çok üzerinde olmasıdır. Greenpeace Türkiye örgütü tarafından, ekim ve kasım aylarında, bölgede yapılan sürekli ölçümler bu durumu açık olarak göstermiştir. Bu ölçümlerde;
- Partiküler madde (PM) havada asılı katı veya sıvı maddelerin mikroskobik parçacıkları olup, en tehlikeli hava kirliliğidir. 24 saatlik PM10 (10 mikron ve altındaki partiküler madde) değeri; Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği yıllık limit değeri olan 20 µg/m3’ın 16 katı, Avrupa Birliği’nin (AB) mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değer olan 40 µg/m3‘ın ise 8 katı,
- 24 saatlik PM2,5 (2,5 mikron ve altındaki partiküler madde) değeri ise DSÖ’nün önerdiği yıllık limit değeri olan 10 µg/m3‘ın 10 katından, AB’nin mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değer olan 25 µg/m3’ın ise 4 katından yüksek saptandığı,
- Türkiye’de havada ölçülen en yüksek 24 saatlik PM10 limit değeri 50µg/m3 olması gerekirken, ölçüm noktalarından birinde bu değerin 320’nin üzerinde olduğu,
- Türkiye’nin limit değer uygulaması bulunmayan, DSÖ ve AB tarafından yıllık ortalama değer olarak sırasıyla 10 µg/m3 ve 25 µg/m3 sınırları belirlenen havadaki PM2,5 miktarı bir noktada 105’i aştığı,
- Ölçülen PM10 değerlerinin, her iki noktada da, ölçüm yapılan 30 günün tamamında; Türkiye, DSÖ ve AB’nin belirlediği günlük ve yıllık değerleri aştığı,
- Ölçülen PM2,5 değerlerinin de yine her iki noktada da, ölçüm yapılan 30 günün tamamında, DSÖ ve AB yıllık limit değerlerinin üzerinde bulunduğu, örgütün basın açıklamasından öğrenilmiştir.
Türkiye’deki hava kirliliğinin en önemli kaynağı; endüstride, enerji üretiminde, ulaşımda ve evsel ısınmada fosil yakıtların; özellikle de kömürün yoğun olarak kullanılmasıdır. Kömürlü termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği; başta Kahramanmaraş, Kütahya, Zonguldak olmak birçok kentimizi tehdit etmektedir. Ayrıca ülkemizin, sera gazı emisyonları açısından da en yüksek emisyona sahip ilk yirmi ülke arasında olduğu unutulmamalıdır.
Pek çok ülkede, gerek hava kirliliği gerekse sera gazı emisyonlarını sınırlayabilmek için kömürlü termik santrallerden elektrik üretimine son vermeye başlamışlardır.Fransa 2022, İtalya 2023, Almanya 2038, İngiltere 2024, Yunanistan 2028, Macaristan 2030, Slovakya 2030, Hollanda 2030, İtalya 2025, Danimarka 2030’da kömürlü termik santralleri tamamen kapatmayı planlarken; ülkemizde ise tam tersine bir politika izlenerek, mevcutların yanı sıra Türkiye’de 28 tane aktif kömürlü termik santralin yanı sıra 30’dan fazlası da planlama aşamasındadır. Kömürün yakılarak su buharı elde edilmesiyle elektrik üretilen termik santraller, genellikle büyük su kaynaklarının yanına kurulmaktadır.
Elektrik üretiminin yaklaşık %40’a yakınını kömürlü termik santrallerden yapan ülkemiz, üstelik bu santraller için kömür gereksiniminin yarıya yakınını da ithalatla karşılamakta; ithal kömürle yarattığı hava ve çevre kirliliğiyle vatandaşının ve tüm canlıların sağlığı ile oynamakta, toprak ve su kaynakları kirliliğine neden olmaktadır. Termik santralde soğutucu olarak kullanılan suyun sıcak ve kirli su olarak ortama salınmasıyla, canlılık ciddi zarar görmektedir. Termik santrallerden salınan zararlı gaz ve ağır metallerle kirlenen ekili alanlarda yetişen gıda maddelerinin sağlığı bozucu etkisi artmaktadır. Zehirli gazlar havaya karışarak asit yağmurlarının oluşumuna neden olmaktadır. Ayrıca yaratılan karbon kirliliği ile iklim de olumsuz yönde etkilenmektedir.
Enerji santrallerinde yanan kömür, enerji birimi başına diğer yakıt kaynaklarından daha fazla nitrojen oksit, kükürt dioksit, partikül madde ve ağır metal yaymaktadır ve küresel halk sağlığını bozmaktadır. Kömürlü termik santrallerden salınan baca gazı içinde, cıva gibi ağır metallerle, dioksin ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kalıcı organik kirleticiler de bulunmaktadır. Cıvaya yoğun miktarda maruz kalındığında çocuklarda bilişsel gelişim olumsuz etkilenebilir ve fetüsün hayati organlarında geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelebilir. Kömür santrallerinin emisyonlarına maruz kalma; özellikle solunum ve kardiyovasküler hastalıklarda, belli kanserlerde ve sinir sistemi hastalıklarında artışa; hastanede daha uzun yatışa ve fazladan ölümlere neden olur. Ülkemizde; DSÖ’nün AirQ+ programı kullanılarak yapılan hesaplamalara göre hava kirliliği, DSÖ kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12.13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi.
Çevresel partikül maddeler, virüsler dahil çok sayıda mikroorganizmanın taşıyıcısı olarak rol oynar. Hava; bakteriler, mantarlar, virüsler, parazitler ve sporlar dahil olmak üzere mikroorganizmaların çeşitli bölgelerin çevresinde hareket edebildiği son derece uygun bir iletim yöntemidir. Partikül maddeler, yayılan virüslerin etkinliğini artırır ve kalıcılıkları için uygun ortamı sağlar. Dahası, mikroorganizmalarla birlikte PM2.5, çoğunlukla 2.5 mikrondan daha küçük olan kirleticiler, ince ve çok ince partikül maddeler olmak üzere akciğerlerin derinliklerinde kolayca solunur. Bu durum virüsün solunum sistemine girmesini, büyümesini ve enfeksiyonlara neden olmasını kolaylaştırır. SARS-CoV-2 virüsü hava ve kirleticiler yoluyla taşınabilir. Pandemi döneminde farklı ülkelerde yapılan birçok çalışmada, COVID-19 vaka sayısı ve ölümlerin artmasının PM2.5, PM10, CO gibi çevresel kirleticileri ile pozitif bir ilişkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Küresel ölçekte partiküler maddeye bağlı hava kirliliğinin, dünya genelinde COVID-19 ölümlerine etkisi ve bu etkideki kıtasal farklılıkların, fosil yakıt kullanımı ile ilgili olması göz ardı edilmemelidir.
Sınır tanımayan kapitalist politikaların izinden gidilerek artırılmaya çalışılan termik santraller; doğa, insan ve diğer canlılar için kaçınılmaz bir tehdittir. Ülkemiz, gerek hava kirliliği; gerekse toprak, su kaynakları gibi kaynaklarının kirliliğini önlemek için kömürlü termik santrallere dayalı enerji politikasından bir an önce vazgeçmelidir. Afşin-Elbistan Kömürlü Termik Santrali gibi, baca filtreleri diğer çevresel önlemleri olmayan kömürlü termik santrallerden başlamak üzere mevcut kömürlü termik santrallerde belli bir plan içinde bir an önce kapatılmalıdır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu