Bursa Çevre Platformu üyeleri Gemlik’teki Marmara Kimya Sanayi (MKS) tarafından yapılmak istenen derin deniz deşarjının plan değişikliği iptali davası için Bursa Akademik Odalar Birliği önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
28 Nisan 2022 Perşembe Bursa Çevre Platformu tarafından Gemlik’te Marmara Kimya Sanayi tarafından yapılmak istenen derin deşarjın plan değişikliği iptal davası öncesi yapılan basın açıklamasına Dr. Levent Tufan Kumaş ve Dr. Muhsin Güllü katıldı.
Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun’un basın açıklaması şöyle;
“Marmara Denizi can çekişiyor, felaket “musilaj”la su üstüne çıktı, kıyıları kapladı ve aylarca içimiz acıyarak izledik. Bu acı tabloya rağmen önlem alması gerekenler, aksine girişimlerle Marmara Denizi’ne bir hançer daha saplamak için çalışıyorlar.
Gemlik’te kurulu Marmara Kimya’nın derin deniz deşarjı projesine ilişkin ÇED başvurusunu kabul eden Çevre, Şehircilik ve İklimlendirme Bakanlığı şimdi de plan değişikliklerini hızlı bir şekilde onaylamıştır. Söz konusu projenin bölgenin havasına, suyuna, toprağına, yıkıcı zararlar vereceği açıktır. Denizden su alma ve derin deniz deşarjı projesi kapsamında denizden temin edilmesi planlanan soğutma suyu debisi 5500 m3 saat (1 153 m3/saniye) olarak planlanmıştır. Yani projeye göre günde 132000 m3, ayda ise 3.960.000 m3 deniz suyu firma tarafından soğutma suyu olarak denizden çekilip kullanılacak ve kullanılan bu su denize tekrar deşarj edilecektir. Firma tarafından hazırlanan proje dosyasına göre denizden soğuk su alma yapısı -26 metre su derinliği civarına yerleştirilecektir ve denizden alınan suyun sıcaklığı, 10 C’ye kadar artacaktır. Derin deniz deşarjı ise -11 ila -13 metre su derinliklerine yerleştirilecek olan 54 metre uzunluğundaki difüzör ile toplam 14 adet delikten yapılacaktır. Difüzör deşarj boru hattının en son kısmında yer alacaktır. Günümüzde 4 kişilik bir ailenin/konutun ortalama su tüketiminin ayda 20 m3 olduğu gerçeği karşısında proje ile bu firmanın yaklaşık 200.000 konutun (yaklaşık 1 milyon nüfusun) kullandığı kadar suyu işleme tabi tutarak tek başına kullanması anlamına gelmektedir ki, bu da projenin ve doğal olarak çevresel sonuçlarının devasa boyutlarda olduğunu, tasarımdan ibaret proje dosyasındaki verilerin dahi projenin çevreye ciddi olumsuz zararlar vereceğini göstermektedir. Derin deşarj olarak adlandırılan projenin esasen “derin” deşarj olmadığı, 13 metre derinliğe yapılan deşarjın yüzeysel deşarja neredeyse eşdeğer olacağı, bunun da ortamdaki çözünmüş oksijenin iyice azalmasına neden olacağı bilimsel raporlarla ortaya konulmuştur.
Gemlik Körfezi, kapalı ve içyapısı gereği Marmara Denizi’nin genel durumundan da daha kötü bir durumdadır. Gemlik Körfezi 15 km eninde ve 35 km boyunda ortalama derinliği 110 metre olan yarı kapalı bir sistemdir. Gemlik Körfezi, Marmara Denizi ile hidrodinamik irtibatı zayıf, ortasında 100 m ve üzeri derinliklerde bir çukur olan, bu özellikleri ile de kirlenme ve ötrofikasyona dirençsiz bir yapıya sahiptir. Gemlik Körfezi’nin iç bölgesinde genel Marmara Denizi özelliklerine göre oldukça düşük hatta birçok noktada sıfır düzeyinde oksijen seviyesinin mevcut olduğu bilimsel raporlarla tespit edilmiş, bakanlık verileri tarafından da ortaya konulmuştur. Yürürlükte bulunan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre Gemlik Körfezi’ne derin veya sığ hiçbir biçimde deşarj yapma olasılığı hukuken de bulunmamaktadır. Zira yönetmelik hükümlerine göre denize deşarj yapılabilmesi için denizdeki suyun çözünmüş oksijen oranının derinlik boyunca % 90’ından fazla olması şarttır.
Havaların ve suyun ısınmaya başladığı 2021 yılı ilkbaharından itibaren Marmara Denizi sahillerinde başlayan, bilinen adıyla “Müsilaj-Deniz salyası” çevre felaketi adeta tüm bu süreci derinden etkilemiş, endişe verici bu felaket ortaya yepyeni bir durum çıkarmıştır. Zira mevzuatın etkin koruma sağlamadığı, denetimlerin de yetersiz kaldığı, ortada sahipsiz ve korumasız bırakılan bir Marmara Denizi’nin bulunduğu gelinen vahim tablodan bellidir. Davalı Bakanlık adına Bakan Murat Kurum Marmara Denizi’ndeki müsilajın 3 temel nedenini; deniz suyu sıcaklığının artması, denizdeki kirlilik ve deniz suyu seviyesinin azalması olarak özetlemektedir. Faaliyete geçirilmek istenen proje ise her 3 sebebi de kuvvetli şekilde besleyecek niteliktedir. Nitekim ilgili Bakanlık tarafından hazırlanan Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı’nda son 20 yılda deniz suyunun zaten 2 derece ısındığı tespit edilmiştir. Devasa büyüklükteki bu faaliyette önemli bir buharlaşma olacağı da meydandadır. Bizzat Bakanlığın tespitlerinde Gemlik Körfezi’nde en yüksek klorofil seviyelerine rastlanmışken ve faaliyetin buharlaşmayı, kirliliği arttıracağı açıkça belliyken, Bakanlıkça hazırlanan Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı’nda deşarjların kirliliği artırdığı tespit ve kabul edilmişken; Ve yine aynı planda Marmara Denizi’ndeki soğutma suyu kullanımlarının 45 gün içinde en aza indirilmesi için gerekli çalışmaların yapılacağı kararlaştırılmışken tüm bu plan, program, tespit ve taahhütlerle çelişir şekilde tesisin faaliyetine izin veren kararlara imza atılması her açıdan anlaşılmaz ve kabul edilemez niteliktedir.
Söz konusu firma faaliyetinin kapasite artırımından ziyade teknik anlamda nitelik değiştirme de içerdiği görülmektedir. Firma Formik Asit, Sodyum Hidrosülfit, Sodyum Sülfit, Sodyum Metabisülfit, Sodyum Sülfat, Sülfürik Asit kullanmaya ve depolamaya başlayacaktır. Yüksek teknolojik ve stratejik ürün olma özelliği de bulunmayan bu kimyasallar ABD Çevre Koruma Ajansı (USA – EPA) ve Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) En Tehlikeli Kimyasallar Listesi’nde yer almaktadır. Önlenemeyen bir kaza anında tesis, bölgedeki diğer tesis ve yerleşim birimleri için de tehdit oluşturacaktır. Marmara Bölgesi’nin depremsellik koşulları açısından yapılan incelemelerde 1. Derece riskli bölge olduğu belirlenmiştir. Gemlik özelinde ise durumun daha da riskli olduğu görülmektedir. Maden Tetkik Arama raporuna göre Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kolunun devamı niteliğinde bulunan Gemlik Fay Zonu tüm bölgeyi çok ciddi risk altına sokmaktadır. Deprem riski nedeniyle 2017 yılında bölgeye özel KHK dahi yayımlanmıştır. Aynı nedenlerle Gemlik ilçe sınırları içerisinde yer alan ve yanıcı, parlayıcı, patlayıcı, korozif ve toksik madde üreten, kullanan ve depolayan kullanımların kapasite gelişimine ve yeni tesis yapımına yönelik taleplere izin verilmeyecektir” şeklinde 2013 yılında alınmış Belediye Meclis kararı ve plan notları mevcuttur.
Tüm bunlara rağmen, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da projeye karşı izah ettiğimiz bilimsel gerçeklerle uygunsuz görüşüne rağmen firmanın faaliyetlerine ilgili Bakanlıkça onay verilmiştir. Son 1 yıldır kamuoyuna verilen açıklama ve taahhütlere, eylem ve stratejik planlara rağmen etkin koruma sağlanamamış, verilen sözler ve planlar kağıt üzerinde kalmıştır. Firmaya verilen izinler de bu durumu çarpıcı ve acı şekilde göstermektedir. Nitekim bu hafta Marmara Denizi sahillerinde müsilaj güçlü bir şekilde yeniden görülmeye başlanmıştır. Kurumların bu tavizkar ve hukuk dışı tutumuna karşı çevre ve hukuk mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız. Bu nedenle bugün planların onayına ilişkin Bakanlık işlemine karşı birçok kurum ve yetkili kişiler olarak dava açıyoruz. Bu davamızda davacılar; Bursa Barosu, TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve Doğayı Çevreyi Koruma ve Doğa Sporları Derneği (DOĞADER), gerçek kişi olarak ise Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, Gemlik Belediyesi Başkan Yardımcısı Mert Dimili ve Gemlik Çevre Platformu’ndan aynı zamanda gerçek kişilerin davada avukatlığını üstlenen İsmail İşel’dir. Haklı davamızın kabul göreceğine, kısa süre içinde yürütmeyi durdurma kararı da verileceğine inanıyor, böyle umuyoruz. Planların askıya çıkmasıyla birlikte 5000 civarında vatandaş ve ayrıca birçok kurum planlara Bakanlık nezdinde itirazlarda bulunduğundan ve itiraz edenler yönünden dava açma süresi henüz başlamadığından, onlar da yasal sürelerinin başlamasıyla kısa süre içinde ayrıca hukuki yollara başvuracaklardır. Kamuoyunun bilgilerine sunarız.”
Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan yaptığı konuşmada, “Umarım adalet yerini bulur, çağrımız karşılıksız kalmaz” dedi.