Burdur’da yaşanan ve diyaliz hastalarının hayatını kaybetmesine ve etkilenmesine yol açan olay, başta hekimler olmak üzere tüm kamuoyunu derinden üzmüştür. Hayatını kaybeden hastalarımızın, ailelerine başsağlığı, etkilenen hastalarımıza da acil şifalar diliyoruz. Bu olay, sadece Burdur’daki değil, tüm Türkiye’deki diyaliz hastalarını tedirgin etmiştir.
Sağlık hizmetlerinin niteliğinin korunmasının ne kadar kritik olduğunu ve sağlık hizmetlerinin en temel ve vazgeçilmez unsurlarından biri olan hasta güvenliğinin yok sayılmasının sonuçlarını, yaşanan bu trajik olayla ne yazık ki ülkemiz bir kez daha yaşayarak öğrenmiştir. Hasta güvenliği, sağlık hizmetlerinin her aşamasında hastaların zarar görme riskinin en aza indirilmesi amacıyla alınan tüm önlemleri kapsar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hasta güvenliğini “hastaların sağlık hizmeti sırasında zarar görme riskinin önlenmesi ve azaltılması” olarak tanımlamaktadır. Bu doğrultuda, klinik süreçlerin dikkatle izlenmesi, hataların önlenmesi, sürekli iyileştirme çabalarının sürdürülmesi ve sağlık çalışanlarının eğitimi gibi birçok unsur hasta güvenliği yönetiminin kapsamına girer.
Etilen glikolün diyaliz saf su tankına karıştığı iddiası, hasta güvenliği protokollerinin ciddi şekilde ihlal edildiğini göstermektedir. Etilen glikol, antifriz olarak kullanılan toksik bir kimyasaldır ve diyaliz hastalarının vücutlarına girmesi durumunda ciddi zehirlenmelere yol açabilir. Diyaliz işlemi, hastaların kanının temizlenmesi sürecidir ve bu süreçte kullanılan suyun saf ve steril olması hayati öneme sahiptir. Bu tür bir kimyasal kontaminasyon, diyaliz hastaları için ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Bu ihmal sonucu 3 hasta hayatını kaybetmiş, 33 hasta ise etkilenmiştir. Bu olay, diyaliz hizmetlerinin kalitesi ve güvenliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurmuştur. Sağlık Bakanlığı’nın acilen açıklama yapması ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir. Öncelikle, Burdur’daki ve diğer illerdeki diyaliz hastalarının endişelerini gidermek için gerekli adımlar atılmalıdır. Ayrıca, Burdur’daki diyaliz hastalarının tedavilerine nasıl devam edecekleri konusunda bir an önce eylem planı açıklanmalıdır.
Olayın yaşandığı hastanenin 5 ay önce açıldığı ve açılış sonrası kesin kabulünün yapılıp yapılmadığı henüz öğrenilememiştir. Başhekim, vali ve il sağlık müdürünün konu hakkında ortak bir açıklaması yapmamış olması, konuyla ilgilenen ve halkın sağlığı için mücadele eden hekimlere randevu vermemesi dikkat çekicidir. Hastanenin tasarımında bir hata mı vardır, yoksa bakım sırasında mı bir sorun yaşanmıştır? Ayrıca, diyaliz teknisyeninin görevlendirilmediği iddiası da araştırılmalıdır. Tüm bu soruların yanıtlanması ve olayın aydınlatılması için kapsamlı bir soruşturma yapılmalıdır. 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. ve 4. Maddeleri gereğince yaşananların Sağlık Bakanlığı, Sağlık Müdürlüğü ve hastane Mesul Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında olduğunu vurgulamak isteriz.
Tabip Odası olarak, Sağlık Bakanlığı’nı ve ilgili tüm kurumları şeffaflığa davet ediyoruz. Yaşanan olayın tüm detaylarının kamuoyuyla paylaşılması ve gerekli önlemlerin alınması hayati önem taşımaktadır. Acılarla toplumsal olarak baş etmenin yolu onlardan ders çıkarabilmektir. Hasta güvenliğinin sağlanması için atılacak her adım, bizim için öncelikli olmalıdır. Kötü sağlık yönetimi ve sağlık kurumlarını gelir amaçlı işletmelere çevirmek, sağlık hizmetini ticaret için sunulur hale getirmek hastalarımızı kaybetmiş olmamızın en önemli nedenidir.
Yaşanan bu elim hadisenin ardından Bursa Tabip Odası olarak, Isparta Burdur Tabip Odası başta olmak üzere tüm meslektaşlarımıza ve Burdur halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla,
Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu