Biber gazı ve diğer kimyasal gösteri kontrol ajanları kimyasal bir silah olarak kabul edilmelidir! Acilen yasaklanmalıdır!
19 Haziran 2013
Son dönemlerde ülkemizde yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle yoğun bir şekilde kullanılan biber gazı ve benzeri kimyasalların sağlık risklerine yönelik Türk Tabipleri Birliği, Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu üyesi derneklerle birlikte çalışma yürütmek ve bilimsel bir rapor hazırlamak gereksinimi duymuştur. Bu amaçla konuyla ilgili uzmanlık derneklerini temsilen bilim insanlarının davet edildiği "Gösteri Kontrol Ajanları Bilimsel Danışma Kurulu" ilk toplantısını 17 Haziran 2013’de TTB Merkez binasında yapmıştır. Kurulumuz kısa-orta ve uzun vadede hedefler belirleyerek konuyu tüm yönleriyle ortaya koyucu bir çalışma yapma kararı almıştır. Ancak eldeki ilk verilerin vahameti ve bilimsel literatür bilgileri ışığında, Kurul, aşağıdaki kimi konuları acilen ülkemiz ve dünya kamuoyuna sunmayı öncelikli bir görev olarak görmektedir.
Biber gazı ve diğer kimyasal gösteri kontrol ajanları kimyasal bir silah olarak kabul edilmelidir! Acilen yasaklanmalıdır !
Biber gazı olarak bilinen Oleoresin Capsicum (OC) organik kökenli olmasına rağmen hemen tüm ilaçlar ve zehirler gibi kimyasal bir formülasyondur. Biber gazı Capsaicinler grubundan “C-trans-8-methyl-N-vanillyl-6-nonenamide” formüllü kimyasal maddedir. Bu kimyasal madde 1970’lerde ilk olarak vahşi hayvanlara daha sonraları azılı saldırganlara karşı bireysel korunma; ilerleyen dönemlerde de açık alanlardaki toplumsal olaylarda belli ilke ve kurallara uyularak değişik ülkelerin güvenlik güçlerince kullanılmaya başlanmıştır. Vahşi hayvanlara ve azılı saldırganlara karşı kullanırken bile 45 derecelik bir eğimle doğrudan yaşamsal fonksiyonları hedef almadan caydırma amacıyla kullanım esas alınmıştır. Son bir aydır toplumun her kesiminin ne yazık ki tanışmış olduğu OC, doğrudan “silah” gibi kullanılarak, helikopterlerle bombalar halinde binlerce kişi hedef alınarak, bire bir kişilerin yaşamsal organları yaralama-malul bırakma-öldürmek eylemlerinden bir ya da birkaçına kişiler maruz bırakılarak, çoluk-çocuk demeden riskli-risksiz ayrımı yapılmadan kullanılmaktadır. Hatta bununla da yetinilmeden son birkaç gündür insanların topluca bulunduğu kapalı alanlara atılarak, mevcut siyasi otorite tarafından “kendisinden olmadığı” açıkça beyan edilen ve “çapulcu” olarak adlandırılan halkın %50’lik kesimine karşı neredeyse “bir imha silahı” olarak kullanılmaya başlanmıştır. Biber gazının ve diğer benzerlerinin İkinci Dünya Savaşındaki gaz odalarını hatırlatacak şekilde kapalı alanlarda da kullanılmış olması ayrıca dikkat çekicidir.
Ülkemizde son günlerde yaşanan vahşet toplumda sonu ciddi bir kutuplaşma ve infiale de varacak korkunç görüntülerin oluşmasına yol açmaktadır. Her kimyasal madde çoğunlukla özünde bitkisel kökenlidir. Her kimyasal madde dozuna, kullanım koşullarına uyulmadığı takdirde toksiktir, zehirdir. Bu tip maddeler ne kadar masum olursa olsunlar kullanım şekline, dozuna, amacına uyulmaması halinde zehirdir, silahtır. Bunların topluca halkın üzerine kullanılması toplu imha silahı vasfını kazandırır. Nitekim TTB’nin yaptığı tespitlere göre 31 Mayıs 2013’den beri bu gazdan-silahtan- yaralananların sayısı on binleri aşmıştır. Biber gazı ve diğer kimyasal kapsüllerinin yarattığı göz kayıpları başta olmak üzere ciddi organ hasarları yüzlerce kişide oluşmuştur; onlarca kişi hala bu nedenle yoğun bakımdadır. Doğrudan etkilenmeler sonucu saptanan ölümler bu gün itibarıyla 4 olmasına rağmen dolaylı etkilenmeler sonucu oluşan ölümlerin sayısı ise bilinmemektedir. Biber gazının ülkemizde kullanılması artık uluslararası kurallara uygun caydırıcılık vasfını yitirmiş tüm yönleri ile halk için ciddi bir tehdit unsuru olan bir kimyasal silah vasfına dönüşmüştür.
Biber gazı ve diğer kimyasal gösteri kontrol ajanları kimyasal silah olarak kabul edilmelidir !
Kullananlar için de ciddi bir meslek hastalığı kaynağıdır; acilen yasaklanmalıdır.
Meslek hastalıklarının evrensel tanımı kişinin yapmakta olduğu iş nedeniyle tekrarlayan maruz kalım sonucu ortaya çıkan hastalıkların tümündeki altta yatan/tetikleyici/hazırlayıcı faktördür. Biber gazını ve diğer kimyasal maddeleri mesleği gereği sürekli kullanmakta olan güvenlik güçleri, bu olayları izlemek zorunda olan basın-yayın organı çalışanları, tıbbi müdahalede bulunan sağlık çalışanları, olayların geçtiği alanlarda çalışanlar, sokakta çalışan temizlik görevlileri, işyeri sahipleri vb kesim için de bu maddeler bir meslek hastalığı riskidir. Biber gazının insan sağlığı üzerindeki kronik etkileri tam olarak bilinmese de deneysel hayvan çalışmalarındaki çok ciddi genetik değişiklik ve kanser yapıcı etkiler bu konuda bir fikir vermesi için şimdilik yeterlidir. Biber gazı vb maddeler, bu maddeleri kullananlarda da tıpkı gaza maruz kalanlar gibi göz, solunum sistemi, kalp ve damar sistemi, karaciğer, üreme organlarında erken ve geç dönemde çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Yani sayılan meslek mensuplarının kanser riski, nedeni izah edilemeyen birçok hastalık riski hatta genler üzerindeki zararlı etkileri nedeniyle “hastalıklı-sakat” bebeklerin doğma-kuşakların oluşma riski vardır. Biber gazını veya diğer kimyasal gösteri kontrol ajanlarını mesleği gereği kullanan ya da maruz kalan güvenlik güçleri, muhabir ya da kameraman gibi kişilerin maske kullanması da bu kronik etkilerin oluşmasını %100 önleyici değildir. Ne kadar kaliteli olursa olsun maskenin yüze tam oturmaması nedeniyle kenarlarından kaçak olabilir. Ayrıca piyasada bulunan en gelişmiş maskeler bile ancak 0.3 mikrondan daha büyük partiküllerin %99’unu tutucu vasıftadır. Ancak çok yoğun ortamlarda bulunan bu insanlarımız gerek bu büyüklükteki partiküllerin azımsanmayacak %1’lik oranı gerekse de 0.3 mikrondan daha küçük partiküllerin hepsi için çok büyük risk altındadır. Yönetsel erklerimiz biber gazlarının en son teknolojilerle yapıldığını sık sık ifade etmektedirler. Mevcut en son teknoloji olan nanoteknoloji gaz yapımında kullanılıyorsa maruz kalınan gazın hemen tümünün 0,3 mikrondan küçük cisimcikler (partiküller) (UFP- nanopartikül) olması da büyük bir olasılıktır. Hal böyleyse bu kişilerde nedeni izah edilemeyecek ani kalp krizleri-felçler-inmeler-kanserler kaçınılmaz olacaktır. Biber gazı bir kimyasal silah olarak kabul edilmelidir, kullananlar dahil olmak üzere ortamda bulunan herkesin geleceğini tehdit edici vasıflar taşımaktadır; acilen yasaklanmalıdır.
Sonuç olarak, Avrupa İşkencenin ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT) 2007 Hollanda bildirgesinde biber gazının potansiyel tehlikeli bir madde olduğu ve kapalı alanlarda kullanılmaması gerektiği; çok istisnai durumlarda açık havada kullanılmak zorunda kalındığında ise buna maruz kalan kişilerin derhal sağlık muayenesinden geçirilmesi ve bu kişilere acil tedavi sağlanmasının güvenceye alınmasının gereğini belirtilmiştir. Oysa ülkemizde biber gazı kasten, bilerek, isteyerek göstericilerle ilgisi olmayan normal vatandaşın, hamilenin-çocukların-yaşlı-hastaların bulunduğu evlere, otellere, alışveriş merkezleri hatta kapalı metro istasyonları gibi kapalı mekanlara yöneltilerek halkımıza günlerdir bir insanlık “vahşeti” yaşatılmaktadır. Bu insanlık suçunun ülkemizde durdurulmasına yönelik olarak Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Tabipleri Birliği, Avrupa Parlamentosu gibi kuruluşların mektup/medya aracılığı ile yaptıkları çağrıların gereğinin yapılması için görevlileri/yetkilileri acilen göreve davet ediyoruz. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Tabipleri Birliği gibi ilgili bütün kuruluşların biber gazının ve diğer kimyasal gösteri kontrol ajanlarının kimyasal silahlar kategorisine alınmasını ve tüm dünyadan yasaklanmasına yönelik acil çaba ve girişimlerini beklediğimizi ülkemiz ve dünya kamuoyuyla saygıyla paylaşırız.
[1] TTB tarafından yapılan davete yanıt veren TTB-Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) üyesi dernek temsilcilerinin katkılarıyla