Taksim Gezi Parkı’nda başlayan yağmanın karşısına dikilen insanlara vahşice saldırılması sonucu ortaya çıkan halk tepkisi ülkenin dört bir yanını sarıp sarmalıyor.
Gezi Parkı’nda ağaçların AVM yapılması amacıyla kesilmesi ile başlayan ve tüm ülkeye yayılan protesto eylemleri; yurttaşlarımızın demokrasi talebidir.
Hükümetin özellik son birkaç yılda olmak üzere on yıl içerisinde yurttaşlarımızın yaşam biçimine yönelik yaptığı müdahaleler artık bardağı taşırmış durumdadır.
Yıllardır torba yasalarla hakları ellerinden alınanlar ve alınmaya çalışanlar haklarına sahip çıkıyor, baskıya ve zorbalığa karşı diz çökmeyeceğini gösteriyor.
Eğitim; at torbaya!, sağlık ; at torbaya!, TMMOB yasası; at torbaya! Kıyılar, meralar, ormanlar, kamu arazileri; at torbaya! İş güvencesi, toplu sözleşme; at torbaya!
Sürgünler, kadrolaşmalar, üniversitelerde bilimden ve bilimsel düşünceden yana olanları ayıklama operasyonları, üniversitelere polis daveti, patriot füzeleri, füze savunma sistemleri ve savaşın eşiğine sürüklenme; at torbaya!
Kendinden olmayanı terörist ilan etme, ülkeyi uluslararası teröristlerin cenneti haline getirme, küçük itirazları dahi katmerli baskıyla susturma; at torbaya!
Artık torbada küçük bir boşluk dahi kalmamış durumda. Halk torbaya sığmadı, torba artık patladı!
Taksim Gezi Parkı’nda başlayan direniş, AKP’nin yedeğindeki büyük medya sansürüne rağmen yurt çapına yayılmış ve direnen güçler kendi iletişim ağlarını kurarak ülkenin bütün kentleri, ilçeleri ve beldelerinde önemsenmesi gereken bir halk muhalefeti oluşturmuştur.
Halk ve özellikle bu ülkenin geleceği olan gençler itirazlarını yüksek sesle söylüyorlar. Bu ses aklın, vicdanın ve insan olmanın çığlığıdır. Bu sese geç olmadan kulak verilmelidir.
Komşu ülkelere ders vermeye kalkışanlar; önce halkın sokaklarda ve meydanlarda yüksek sesle söylediklerini duymalı ve görmelidir.
Halk yağmaya ve zorbalığa karşı "artık yeter" diyor.
Emek, demokrasi, cumhuriyet, laiklik değer ve kazanımlarına yönelik çok yönlü ve sistemli saldırılara karşı gösterilen bu haklı itiraz ise faşist yöntemlerle bastırılmaya çalışılmaktadır.
Bugün itibariyle yurt çapında iki bine yakın yaralı ve ne yazık ki yaşamını yitiren bir yurttaşımız bulunmaktadır!
Bilinmelidir ki, insanları kör eden, kalp krizi geçirten, ölümlerine yol açan biber gazının ve benzeri silahların; insanların kemiklerini un ufak eden tazyikli suların yaraladığı şey yalnızca insanın bedeni değildir; ruhsal yaraların izleri beden iyileştikten sonra bazen ölene kadar insanı etkiler…
Bu haklı itiraza karşı Hükümetin acilen yapması gerekenler açıktır:
• Polis şiddeti durdurulmalı, polis geri çekilmelidir
• Binlerce yurttaşımızın yaralanmasına ve bir gencimizin ölümüne yol açan yöneticilerin tümü görevden alınmalıdır.
• Gözaltına alınanlar ivedilikle serbest bırakılmalıdır.
• Gezi parkı halka açılmalı; AVM ve Topçu Kışlası yapılması planlarından vazgeçildiği bizzat Başbakan tarafından resmen açıklanmalıdır.
Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) Bileşenleri, bilime ve tekniğe dayalı uygulamalara, ülke ve halk çıkarlarına, emeğin haklarına, demokrasi, cumhuriyet, laiklik ve insanlık değerleri ile hukukun üstünlüğüne sahip çıkarak, Siyasi iktidarın dikta özlemine, gerici ve faşist yöntemlerine karşı, sokakları ve meydanları özgürleştiren bu ülkenin onurlu insanları ile omuz omuza, yan yanadır.