Değerli meslektaşımız,
Bilindiği gibi, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Hükümet tarafından Kurban Bayramı’nın arifesinde, 2 Kasım 2011 gece yarısı 28103 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete ’de yayınlandı. 663 sayılı KHK sağlık alanında çok önemli düzenlemeler yapmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmesi gereken bu önemli düzenlemelerin bir kanun hükmünde kararname ile çıkarılmasını doğru bulmadığımızı bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz.
663 sayılı KHK ilk olarak Sağlık Bakanlığı’nın örgüt yapısını değiştiriyor, Bakanlık bir kamu kurumu olmaktan çıkarılıp, büyük bir şirket olarak yönetilmek üzere kapitalizmin kurallarına göre yeniden düzenleniyor. Hükümetin 663 Sayılı KHK ile sağlık alanında sosyal devleti benimseyen sosyal politikalara son verdiğini söylemenin yanlış olmayacağını düşünüyoruz. İkinci büyük değişiklik ise 2007 yılından bu yana dillendirilen “Kamu hastane Birlikleri”nin kurulması ile yaşanıyor. Devletin hastaneleri artık bu Kararname ile kamu yöneticilerinin elinden alınarak “kar etmek üzere” birer işletmeye dönüştürülüyor ve CEO’ların ellerine terk ediliyor…
Uzun yıllardır dile getirmemize karşın, sağlık alanının piyasalaştırılmasının özellikle yoksullar, dar gelirliler ve dezavantajlı kesimler için çok olumsuz sonuçlara yol açabileceğini karar vericilere gösterememiş olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Bundan sonra, KHK ile benimsenen eşitlikten uzak sağlık politikaları sonucunda ihtiyaçları olduğunda sağlık hizmetine erişemeyenlerle ilgili haberlerin artması kimseyi şaşırtmasın! Bundan sonra, tedavi için başvurdukları devlet hastanelerinde (zarar ettirme olasılığı olan hastalıklar nedeniyle) hastaların ortada kalması kimseyi şaşırtmasın!
Bir kez daha yineliyoruz: Sağlık alanındaki hizmetin piyasa koşullarına göre sunulması, sağlıktaki eşitsizlikleri artırır, tıbbi yoksulları artırır, yoksulların hastalanmalarını, sakat kalmalarını ve ölümlerini artırır!
Kararnamede en dikkat çekici konulardan birisini 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nda yapılan değişiklik oluşturuyor. Kararname ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kanunu’nun birinci maddesinde TTB’nin amaçları arasında sayılan “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak” ibaresi kaldırılıyor…
Hükümet bu ibareyi kaldırmaya neden gerek duyuyor? Hekimliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesinden kimler rahatsız oluyor?
Kuşkusuz KHK ile yapılan değişiklikler bunlarla sınırlı değil;
· Devlet hastaneleri sınıflandırılıyor; bu sınıflandırmanın fiili olarak sağlık çalışanlarıyla birlikte yurttaşların da sınıflandırılması anlamına geleceğini biliyoruz,
· Devlet memurlarının sicil amirleri sözleşmeli çalışan yöneticiler oluyor,
· Sağlık çalışanları sözleşmeli çalışmaya zorlanıyor,
· “Serbest Sağlık Bölgeleri” kuruluyor,
· Yabancı hekim, hemşire ve hasta ithalatının önü açılıyor,
· Siyasi otoritenin tasarrufuyla her türlü sağlık meslek mensubunun (yeniden) mesleki eğitime tabi tutulması; uzmanlıktan ve/veya meslekten men edilmesi yaklaşımı benimseniyor,
· Devlet hizmetlerinde yabancı uzman istihdamı gerçekleştiriliyor,
· Mevcut klinik şef ve şef yardımcılarının (Yaklaşık 1300 kişi) unvanları iptal ediliyor; bu durumda eğitim hastanelerindeki uzmanlık eğitiminin nasıl süreceği belli değil,
· Eğitim görevlilerinin siyaseten belirlenmesi düzenleniyor,
· Bakanlık Kararnamede “Paydaş” diye bir kavramdan söz ediyor, İngilizcede “Stakeholder” adıyla anılan bu kavram, “yeni kapitalizmin yeni yönetim biçimi” olarak tartışılıyor,
· Kamu hastane Birliklerinde görevlendirilecek genel sekreterler ve hastane yöneticileri kendilerine verilen “performans ölçütleri”ni yerine getirmek zorunda bırakılıyor, aksi halde sözleşmeleri yenilenmeyecek; bu durumda işletme adı verilen hastanenin zarar etmemesi için “her şeyin” yapılması ve sağlık çalışanları için istihdamla ilgili güvencenin ortadan kaldırılması söz konusu,
· Bakanlık “alternatif tıp” ile ilgili düzenleme yapıyor,
ve daha pek çok konu KHK ile düzenleniyor…
Bütün bu düzenlemelerin odağında “kamu sağlık hizmetlerinin piyasaya açılması” yaklaşımı yer alıyor. Durumu “SAĞLIKTA KAMUNUN PİYASALAŞTIRILMASI” olarak adlandırmanın yanlış olmayacağını düşünüyoruz.
Değerli meslektaşımız,
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, başta tabip odalarının ve uzmanlık derneklerinin Başkan ve yöneticileri, Büyük Kongre Delegeleri, kol/komisyon/çalışma grubu üyeleri, tabip odası aktivistleri olmak üzere bütün meslektaşlarımızın davetli olduğu Türkiye Hekim Meclisi’ni 12 Kasım 2011 Cumartesi günü Ankara’da topladı. Toplantıda kamu sağlık kurumlarını ticarethaneye dönüştüren, mesleğimizin kamu ve kişi yararına olan insancıl niteliğini yok eden düzenlemelere karşı önümüzdeki dönem yürütülecek mücadele programı görüşüldü. Hekim Meclisi sonrasında TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr.Eriş Bilaloğlu tarafından gönderilen mektubu ekte bilginize sunuyoruz.
Bursa Tabip Odası olarak, 663 sayılı KHK’yı değerlendirmek üzere 25 Kasım 2011 Cuma günü saat 18.00’da bir toplantı düzenlemiş bulunmaktayız. Toplantıda TTB Merkez Konseyi üyesi Prof.Dr.Mehmet Zencir konu ile ilgili olarak bir sunum yapacaktır.
Toplantıya katılımınızı bekliyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Saygılarımızla
Prof.Dr.Kayıhan Pala
Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı
BURSA TABİP ODASI ÜYE TOPLANTISI
663 sayılı KHK: Ne Getiriyor? Ne Götürüyor?
Açılış Konuşması: Dr.Güzide Elitez (Bursa Tabip Odası Genel Sekreteri)
663 sayılı KHK’nın Değerlendirilmesi: Prof. Dr. Mehmet Zencir (TTB Merkez Konseyi Üyesi)
Katılımcıların Değerlendirmeleri
Sonuç ve Öneriler
Tarih: 25 Kasım 2011 Cuma
Saat: 18.00
Yer: Bursa Tabip Odası Toplantı Salonu