Bilindiği gibi Bursa Çimento Fabrikası Kapasite Artışı ve Atıl Isıdan Enerji Üretim Tesisi Projesi ÇED Raporu yayınlandı. Bu nedenle Bursa halkını yakından ilgilendiren bu proje hakkında halkımızı bilgilendirmeyi görev kabul ediyoruz.
Proje kapsamında Bursa Çimento Fabrikası A.Ş.nin çimento üretimi 1.850.000 ton/yıl’dan, 4.250.000 ton/yıl’a çıkarılacaktır. Halen toplam 447.031ton kömür kullanılırken ilave üretim hattı ile buna ek olarak 417.000 ton kömür yakılacaktır. Kömür tüketimi ve çimento üretimi açısından Bursa’ya, kapasite artışı adı altında yeni bir çimento fabrikası kurulacağı söylenebilir. Proje, en yakın yerleşime 540 metre uzaklıkta, artık kent içinde kalmış olan Bursa Çimento Fabrikası A.Ş.nin arazisinde yapılacaktır.
ÇED Raporunun farklı bölümlerinde fabrikanın kirletici özelliğine vurgu yapılmaktadır. Raporda, üretim faaliyetlerine bağlı olarak toz ve gaz emisyonlarının oluşacağı bildirilmektedir. Yine raporda; “Çimento üretimi aşamalarında meydana gelen emisyonlar klasik hava kirleticileri, sera gazları ve ABD’nin Çevre Koruma Ajansı’nın (US-EPA) Toksik Madde Envanteri’nde yer alan bazı ağır metaller, halojenler, dioksinler ve furanlar şeklindedir.” denmekte ve ocaktan hammadde çıkarımından paketlemeye kadar olan aşamalarda ortaya çıkacak olan kirleticiler sıralanmaktadır. İnsanda her tür kansere neden olduğu bilinen dioksin ve furan emisyonu olacağı belirtilmekle birlikte, ekosistem ve insana olumsuz sağlık etkileri kanıtlanmış metaller ve metal bileşikleri ile birlikte göz ardı edilerek veri sunulmamaktadır.
Azot oksitler için “Bu oksitler çimento üretim tesislerinin yol açtığı hava kirliliği açısından büyük öneme sahiptir.” denilerek fabrikanın hava kirliliği nedeni olduğu itiraf edilmektedir ki bu itiraf da bilimsel veriyle uygundur. Raporun da belirttiği gibi çimento üretimi çevreyi kirletir.
Raporda çimento üretimi toz emisyonları için “en önemli çevresel konulardan biridir.” denmektedir. Bundan anlaşılması gerekenin bilimin de söylediği gibi “çimento üretiminde en önemli çevre kirleticisi tozdur.” olduğunu biliyoruz.
Rapor çimento sanayinde, PM10, PM2,5 ve ince toz oluştuğunu bildirmektedir. Raporda “ince toz” olarak geçen toz, daha kolay solunması, akciğerlerin en uç noktasına kadar ulaşması nedeniyle insan sağlığına en olumsuz etkiyi yapar. Ancak raporda bu göz ardı edilmektedir.
Benzen, tolüen, etilbenzen ve ksilen, Poliaromatik hidrokarbonlar ve poliklorlu bifeniller için ”Bu tür kirleticiler bazı özel çalışma koşullarında (Özel bir atık türü kullanıldığında, sıcaklık değişimi olan durumlarda) ortaya çıkabilir.” demektedir. Oysa bu kimyasallar bilim insanları tarafından çok iyi bilinen ve insan sağlığını bozdukları kanıtlanmış kimyasallardır. Bilinmeyen ise, Bursa Çimento Fabrikasında özel çalışma koşullarının ve sıcaklık değişimlerinin ne ve ne zaman olacağı ile ne kadar süreceğidir. Önerilen Bursa halkının bu zehirli kimyasalları kabullenmesi ve sonucuna katlanmasıdır.
Fabrikanın amonyak emisyonu için; 17 yıl öncesinin teknolojisi anlatılarak “çimento silosundan amonyak kokusunun çok nadiren algılanacağı” belirtilmektedir. Raporda toz ve gaz çıkış noktalarının, neyi tanımladığını anlamadığımız şekilde, “son teknoloji filtreler” ile donatılarak emisyonun minimuma indirileceği belirtilmişken söz konusu amonyak emisyonu olunca neden eski teknolojiden söz edildiği anlaşılamamıştır.
ÇED Raporunda; “Proje alanı ve yakın çevresinde şu ana dek Hava Kirliliğini tespit etmek için yapılmış bir çalışma bulunamamıştır. Ancak mevcut üretim tesislerinin hava kalitesine katkı değerinin belirlenmesi amacıyla 01 Aralık 2011-01Şubat 2012 tarihleri arasında hava kalitesi ölçümü gerçekleştirilmiştir.” denmektedir. Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden biri olan çimento fabrikasının çevre etkisine yönelik ölçümlerin bu tarihe kadar yapılmamış olması çok tehlikeli ve anlaşılır bir durum değildir.
Fabrikanın yaptırdığı ölçümler de azot oksit, PM10 ve çöken tozdan ibarettir. Bu ölçümler içinde en önemli hava kalitesi göstergelerinden olan ve özellikle çimento fabrikası gibi kömürün yakıldığı ortamlar için vazgeçilmez kabul edilen SO2 ölçümünün yapılmamış olması kabul edilemez. Aynı raporun ilerleyen bölümlerinde “Hava kirletici emisyonların en yaygın olanı SO2’dir. Her yıl tonlarca SO2 çeşitli kaynaklardan yayılarak atmosfere karışmaktadır. Bu emisyonların en önemli bölümü elektrik üretmek amacıyla çok büyük miktarlarda katı ve sıvı yakıtlar yakan termik santrallerden oluşmaktadır.” denmektedir. Kendisi de bir termik santral kadar kömür yakacak olan çimento fabrikasının “kükürt bileşiklerinin eser miktarda oluştuğu emisyon ölçüm raporlarında tespit edilmektedir” denmesine karşın kükürt ölçümüne ilişkin başka bir bilgi sunmaması ilginçtir. Raporda bir yandan SO2’nin önemi vurgulanırken diğer yandan da SO2 ölçülmemesi, iyimser yaklaşımla tutarsızlık olarak değerlendirilebilir.
Yapılan NO2 ölçümlerinde sınır değer olarak 2012 yılında ki 68µg/m3 kullanılmıştır. 1. Ay ölçümlerinde 2 kez bu değer aşılmıştır. Sınır değerin 2013 yılında 60µg/m3‘a indirildiği göz önüne alınırsa sınırın çok daha fazla aşılmış olduğu anlaşılır. Aynı durum PM10 için de geçerlidir. Ölçümler içinde insan sağlığı üzerine olumsuz etkisi tüm dünya tarafından kabul edilmiş olan PM 2,5 ölçümünün yapılmamış olması da ölçümlerin yasak savmak için yapıldığını düşündürmektedir.
Fabrika, hava kirliliğini değerlendirmek için NO2, PM10 ve çöken toz göstergelerini kullanmıştır. Bu göstergeler ile hava kalitesi hakkında kesin yargıya varmak olası değildir. Üstelik 2015 yılında inşaa edilecek çimento fabrikası için 2011-2012 yılının kısıtlı ölçümleri ile havanın kirletilmediğinin iddia edilmesi de inandırıcı değildir.
Hava kalitesini değerlendirmek için yapılan ölçümlerin nerede yapıldığı çok önemlidir. Ancak ÇED raporunda ölçüm yerleri belirtilmemiştir. Ancak çöken toz ölçümlerinde görüldüğü gibi ölçüm yapılan iki noktada ölçüm değerleri arasında dört kat fark bulunmaktadır. Üstelik nerede yapıldığı belirtilmemiş olan 1. Nokta ölçümlerinin günümüzün kabul edilen sınır değerini aştığı görülmektedir. Bu hali ile ÇED raporu, daha kapasite artışı yapmadan fabrikanın olumsuz çevre etkilerini belgeler niteliktedir.
Raporda; “İşletme aşamasında en yakın yerleşim yerlerinde görülmesi muhtemel CO emisyonuna ait hava kirlenmesine katkı değerleri“ tablo olarak sunulmuş ve Hamamlıkızık köyü ile Yeni Mahallenin 2012 yılı sınır değerlerini aştığı gösterilmiştir. 2013 yılında sınır değerin 10mg/m3’a düşürüldüğü göz önüne alınırsa fabrikanın CO açısından civar yerleşim yerlerindeki kirletici etkisi daha açık olarak görülecektir. Raporda “işletme aşamasında tesisten kaynaklanacak toz ve gaz emisyonlarından en çok etkilenmesi muhtemel yerleşim yeri Yeni Mahalle’dir” denmektedir. Çevreyi kirletmemesi gereken fabrikanın civar yerleşim yerlerinde etkilenme olmayacağı iddiasın da bulunmayıp en çok etkilenecek yeri işaret etmesi düşündürücüdür.
Raporda “…proseste son teknoloji kullanılarak çok daha verimli toz tutma sistemlerinin yer alacak olması sebebiyle mevcut emisyon değerlerinden daha düşük olması beklenmektedir.” şeklindeki saptama tesisin şu anda kirlettiği konusundaki kaygımızı artırmakta, bu güne kadar neden emisyon değerini düşürecek teknolojik yenilemenin yapılmadığı sorusunu düşündürmektedir.
Tesisin tamamından yayılan saatlik kütlesel debiler sınır değerlerin üzerinde kirlenmeye neden olacaktır. Raporda; “tesisin tamamından yayılan toplam saatlik azot dioksit, karbon monoksit ve toz kütlesel debisi Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nde verilen sınır değerlerin üzerindedir.” denilerek fabrikada kapasite artışı sonrası çevreye verilecek zarar da gösterilmektedir.
Kapasite artışı sonrası kalker ocak sahası içinde PM10 konsantrasyonu sınır değerin üzerinde olacaktır. Bu durumda ocakta çalışan işçilerin başta solunum sistemi hastalıkları olmak üzere çok sayıda hastalığa yakalanmaları riski vardır.
Raporda, mevcut durumdan çok, olması gerekenin belirtildiği görülmektedir. Raporda; “Tesiste oluşan ve lisans kapsamında tesise kabulü yapılan tehlikeli atıklar özelliklerine uygun olarak ayrı toplanmakta ve depolama kapasitesine uygun depolanmaktadır. Acil durum için yeterli absorban ve yangın söndürücü ekipmanlar bulundurulmaktadır” denmektedir. Ancak daha 2014 yılı Nisan ayında fabrikanın stok sahasında kontrolsüz depolamadan ortaya çıktığı anlaşılan ve fabrikanın kendi olanakları ile söndüremediği için, Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesinden yardım alındığı, 6 saat boyunca Kestel ve Bursa semalarında kirliliğe yol açan yangın hafızalarda ki tazeliğini korumaktadır.
Bursa’nın havası kirlidir. Bursa’da mevcut kirliliğe ek olarak kapasite artırımı adı altında ikinci bir çimento fabrikası kurulması kirliliği daha da artıracaktır. Ek kapasite ile 400.000 tonun üzerinde kömür yakılması söz konusudur. Her ne kadar yol açacağı kirlilik düzeyinin izin verilen sınırların altında olacağı iddia edilse de, ÇED raporunda da gösterildiği gibi havaya kirleticilerin salınacağı açıktır. Hava kirliliğinin başta solunum ve dolaşım sistemi hastalıkları olmak üzere neden olduğu sağlık sorunları uzun zamandır bilinmektedir. Hava kirliliği ile kanserler arasında nedensel ilişki açıkça kurulmuştur. Dünya Sağlık Örgütü 2013 yılında hava kirliliğini kansere yol açan etmenler listesine almış; hava kirliliğinin özellikle akciğer kanserinin nedeni olduğunu ve mesane kanseri riskini de artırdığını açıklamıştır.
Çimento fabrikasının etkisi sadece yerel düzeyde kalmayarak ekosistem değişiklikleri, küresel ısınma, asit yağmurları gibi küresel düzeyde de etkili olacaktır. Bölgede yaşayan bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına ve verimin azalmasına yol açacaktır.
Bursa Çimento Fabrikası Kapasite Artışı ve Atıl Isıdan Enerji Üretim Tesisi Projesi; çevre ve insan sağlığı açısından tehlikelerle dolu olup önemli sağlık riskleri içerir. Bu nedenle bu projeye izin verilmemesini istiyor, başta Bursalılar olmak üzere tüm kamuoyunu, temel insan hakkı olan sağlıklı yaşama haklarına sahip çıkmaya davet ediyor ve bu projenin takipçisi ve tarafı olacağımızı bildiriyoruz.
Bursa Tabip Odası
TMMOB Bursa İKK
DOĞADER