Termik santrallere kirletme hakkı tanıyan yönetmeliğe karşı Ekoloji Kolektifi Derneği, Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Çan Çevre Derneği, EGEÇEP ve DOĞADER tarafından bir kez daha dava açıldı. Bilim insanlarının müsilaj oluşumunda termik santrallerin sıcak suyunu Marmara’ya boşaltılmasının payı olduğu uyarılarına rağmen yeni bir yönetmelikle özelleştirilen ve özelleştirilme planı bulunan termik santrallerin çevreye uyum koşullarını sağlama adı altında kirletme hakkının sürekli uzatılmasına karşı açılan davada kirletme faaliyetinin kamu düzenini bozduğu dile getirildi.
Kirletme hakları sürekli uzatılıyor!
Özelleştirilen ve özelleştirilme planına alınan termik santrallerin “kirletme hakları” yönetmelik değişiklikleri ile sürekli olarak uzatılıyor. Ekoloji ve meslek örgütleri tarafından bu termik santrallerin çevreye uyumu gerekçesiyle çıkarılan yönetmelik değişikliğine karşı açılan davada denizlerdeki müsilaj kirliliğine de vurgu yapılarak kömürlü termik santrallere kirletmek hakkı verilirse, müsilaj gibi sorunlar katlanarak artacağı ifade edildi. Danıştaya gönderilen dava dilekçesinde termik santral sahiplerine, kirletme hakkının tanınması çevre mevzuatına uyum olarak kabul edilmeyeceği dile getirildi.
Yürütmenin durdurulmasına karar verilmişti
Özelleştirilen ve özelleştirilecek olan termik santrallerin, çevreye uyumlarının gerçekleştirilmesi AKP hükümeti tarafından da yoğun tepkilerin ardından kabul edilmişti. 2020 yılı başından itibaren yürürlüğe giren termik santrallerin çevre mevzuatına uyumuna ilişkin kanun uyarınca, bu uyumun bir yönetmelikle yapılacağı belirtildi. Atıkların Düzenli Depolanması Yönetmeliği de bu uyumu gerçekleştirme iddiasıyla hazırlandı. Bursa Tabip Odası, Bursa Barosu, Çan Çevre Derneği, Ekoloji Kolektifi, TEMA, TMMOB gibi çevre dernekleri ve meslek odaları bu yönetmeliğin çevreyi korumadığı ve termik santrallere kirletme hakkı getirdiği gibi gerekçelerle iptal davaları açtılar. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) da yapılan düzenlemenin kanunun amaçladığı çevre mevzuatına uyumu gerçekleştirme niteliğinden uzak olduğunu, işletmelere bilimsel açıdan belirsiz bir rapora dayalı olarak izin verilmesinin, çevre mevzuatına uyum niteliği taşımayacağını belirterek anılan yönetmelik değişikliği hakkında yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Yeni bir yönetmelik yayımlandı
Yargılamanın tam da bu yönetmeliğin iptaline doğru gittiği bir süreçte 18 Mart 2021 günlü Resmi Gazete’de davaya konu yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı duyuruldu. Resmi Gazete’nin aynı sayısında özelleştirilen termik santrallerin çevreye uyumunun düzenleneceğine dair yeni bir yönetmelik yayımlandı. O süreçte çevre ve meslek örgütleri yayımlanan bu yeni yönetmeliğin de kaldırılan eski yönetmelikle benzer hükümler getirdiği, çevreye uyum konusunun yatırımcının alacağı bir kolaylaştırılmış izin sürecine tabi tutulduğu eleştirilerini yöneltti.
Kirliliğe 10 yıl boyunca göz yumuldu
Eleştirilerde, Anayasa Mahkemesinin termik santrallerin çevre mevzuatına uyumuyla ilgili kanunun yürürlük tarihinin ötelenmesi ile ilgili kararında ve Danıştay İDDK’nin yönetmeliğin yürütmesini durduran kararın gerekçesinde, uyumun basitçe işletmeci ve idare arasında yükümlülüklerden ibaret olmadığını gösterdiği ifade edildi. Dava açan kurumlar, çevre mevzuatına uyum sürecinin, kamu düzenini bozan bu kirletme faaliyetine 10 yılı aşkın süredir izin verilmesi başlı başına büyük bir sorun olduğuna dikkat çekerek, şu anda da “çevre mevzuatına uyum” adı altında, kamu düzeninin bozulmasına yönelik kirletme faaliyetlerine devam edildiğinin altını çizdi.
ÇED sürecinden muaf tutulması eleştirildi
Yeni yönetmeliğe karşı da Ekoloji Kolektifi Derneği, Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Çan Çevre Derneği, EGEÇEP ve DOĞADER tarafından dava açıldı. Açılan davada termik santral sahiplerine, kirletme hakkının tanınmasının çevre mevzuatına uyum olarak kabul edilemeyeceği belirtilerek, “Kirliliğe maruz bırakılan halkın hazırlanan çevresel uyum raporunu hukuki açıdan değerlendirebileceği, katılım yollarını açık tutan, raporla ilgili görüş ve önerilerini sunabileceği, varsa raporun ekonomik ve sosyal açıdan eksikliklerini gözeten bir izleme mekanizması barındırmalıdır. Bu kapsamda yatırımla ilgili yeniden izin verme süreci, sadece yatırımcının teknik düzenlemelerinden ibaret sayılamaz” denildi. Dava dilekçesinde bu santrallerin ÇED sürecinden muaf tutulması da eleştirilerek her iki mahkeme kararında da asıl olanın yaşam hakkı olduğunu ve bunun ekonomik, bürokratik ve fiili yükümlülüklere feda edilemeyeceğinin vurgulandığını dile getirdi.
Kapatılan santrallara bile izin verildi
Yeni bir yönetmelik sürecinin, bu haliyle kabul edilmesi ve yürürlüğe girmesinin, yeni bir istisnanın kabul edilmesine yol açmış olacağının belirtildiği dilekçede, “Bu durum, temel hakların ve bu eksende çevre haklarının kullanılmasını engelleyecek ve hak ihlallerine yol açacaktır. Diğer yandan da çevre mevzuatına uyum kapsamında bu yönetmeliğe tabi olarak işletmelere yeniden bir izin süreci tanımlanacaktır. Önümüzdeki günlerde müsilaj gibi sorunların daha da artacağı beklentisi ile bu felaketin önünü alacak, hakların devlet tarafından tanınması ve yatırımcılara kirletme hakkı verilmemesi gerekir” ifadelerine yer verildi.
Bu yeni yönetmelikle Yatağan, Orhaneli gibi mahkeme kararıyla kapatılan termiklere bile yeniden izin verildiği belirtilirken, düzenlemenin termiklerin kümülatif olarak zararını ortaya koymaktan uzak olduğu vurgulandı.
Kaynak: Evrensel