DİSK, KESK Bursa Şubeler Platformu, TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu ve Bursa Tabip Odası’nın çağrısı ile bir çok kişi 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Bursa Kent Meydanı’nda bir araya geldi.
Yapılan açıklama şöyle:
“Aradan 82 yıl geçti. Dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan tarihin en büyük savaşlarından biri olan 2. Dünya Savaşı’nın başladığı gün olan 1 Eylül, savaşın yarattığı acı ve yıkıma dikkat çekebilmek için Dünya Barış günü olarak kutlanmaktadır.
Yaşanan onca acıya rağmen savaşların sonunun gelmiyor olması, barışa olan ihtiyacımızı her geçen gün daha da arttırıyor. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü bir kez daha savaşların gölgesinde karşılıyoruz. Ortadoğu ve Kafkaslar’da devam eden savaşlar, toplumsal huzuru, geleceğimizi, ekonomiyi ve doğayı etkiliyor. Savaşlar yoksulluğu tetikliyor. Silahlanma bütçeleri arttıkça eğitime, sağlığa ve emekçilere ayrılan bütçeler azalıyor. Yoksullar ve işçiler güvencesizliğe mahkûm ediliyor. Savaşlar nedeniyle milyonlarca insan yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalıyor. Savaşlar ekolojik bir felakete sürüklenen doğanın yok oluşuna hız veriyor. Savaşlar ayrımcılığı, eşitsizliği ve nefreti derinleştiriyor.
Emperyalist, gerici güçler sermayenin sınırsız ve koşulsuz dolaşımı için kan dökmeye, işgale ve büyük bedeller ödenerek elde edilmiş temel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almaya devam ediyorlar. Bunun son örneği şu an Afganistan’da yaşanıyor.
20 yıldır işgal ettiği, kendi kaderini belirleme iradesini yok saydığı Afganistan’ı apar topar terk eden emperyalist ABD bu kez de yeni işbirlikçisi gerici Taliban güçlerini yerine bırakmıştır. Aralarında AKP iktidarının da bulunduğu benzer zihniyete sahip ülkelerin iktidarları Taliban’ı tanıma yarışına girdiler. Uluslararası bu güçlerden destek bulan Taliban’ın ilk işi ise IŞİD’ten de bildiğimiz kadınların haklarına yönelik saldırı, kadınlara kölelik koşullarında yaşam Emperyalizme, Gericiliğe, Savaş Politikalarına Karşı Eşitlik, Özgürlük, Laiklik Ve Barış Mücadelesini Yükselteceğiz! dayatması, çocuk yaşta evlilik, taciz ve tecavüzlerin normalleştirilmesi olmuştur.
Emperyalist güçlerin tüm dünyayı tahakküm altına alma hırsı ve enerji kaynaklarını kontrol etme arzusu yaşadığımız savaşların, şiddetin ve yıkımın en büyük nedenidir. Yaşanan bu savaşlara ve şiddete dur diyebilmenin ilk adımı, emperyalizme dur diyebilmekten geçmektedir.
Türkiye’de yaşayan bizler, savaş ve çatışmaların uzun yıllardan beri devam ettiği bir coğrafyanın parçasıyız. Uzun yıllar boyunca ülkemizde ve bölgemizde yaşanan çatışmaların yarattığı acıların en yakın tanıklarıyız. Bu ülke halklarının barış ve kardeşliğe olan ihtiyacına rağmen, ülkemiz her geçen gün daha fazla savaşın ve şiddetin parçası olmaya devam ediyor.
Kürt Sorunu’nda çatışma ve şiddet politikalarına dayalı yaklaşım, siyasi iktidarın müdahaleci dış politikası ve komşu ülkelerimizle bitmeyen gerilimler ülkemizin sürekli bir çatışma ve savaş tehdidi altında olmasına neden olmaktadır.
Öte yandan Bölgenin kadim sorunları Kürt ve Filistin sorunları konusunda da emperyalistler ve iktidarlar rant ve paylaşım çerçevesinde oyalama, inkar ve çözümsüzlük politikalarında ısrar ediyor, çatışmaları derinleştiriyorlar. Ekmeğimize, geleceğimize, aşımıza, ormanımıza, suyumuza göz dikenler, halkların bir arada yaşama iradesini de iktidarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar.
Yitip giden hayatların yanı sıra doğa tahribatının dünyanın geleceğini tehdit eder düzeye ulaşmasının son kanıtı olan pandemiye, yaşanan orman yangınları ve sel felaketleri gibi açık göstergelere rağmen doğa talanı, HES’ler, canlıların yaşam alanlarının ortadan kaldırılması, sera gazlarının kullanımı vb. devam ediyor. Sermaye ve rant için yaşama dair ne varsa ortadan kaldırılması zerre kadar umurlarında değil!
Bu gidişatı Dursurmak mümkün. Bunun yolu emperyalizme, gericiliğe, savaş politikalarına karşı eşitlik, özgürlük, laiklik ve barış mücadelesinden geçiyor.
Talebimiz net: Barış, Demokrasi, Özgürlük, Güvenceli İş, İnsan Onuruna Yaraşır Koşullar Sağlanmalı, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine Son Verilmelidir! Hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı var! Barış mücadelesinin en çok da yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında ve ülkemizde yükseltilmesine ve süreklileştirilmesine ihtiyaç var. Bu amaçla atılacak her adım bizleri barışa olduğu kadar insan olma erdemine de yakınlaştıracaktır. Birlikte, ortak, örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize olan inancımız her zamankinden daha güçlüdür.”